Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Serahsî Mebsut'ta diyor ki

Serahsî Mebsut'ta diyor ki

10/478

Zinanın cezası başlangıçta zina edenleri evlerinde hapsetmek, ayıplamak ve incitmek (eziyet etmek) idi. Sonra bu ceza şu hadisle neshedildi:

"Benden hükmü öğrenin (alın, benden alın; Allah onlar için vaad ettiği yolu gösterdi: Bekar ile bekar zina ettiğinde yüz sopa ve bir yıl sürgün, evli (veya dul) ile evli zina ettiğinde yüz sopa ve recim."

Bu hüküm (hadis) Nur suresinden (yüz sopa ayetinden) önce idi. Sonra yüz sopa ayeti gelince önceki hüküm (hadis hükmü) neshedildi, evli olmayanların zinasına yüz sopa, evli olanlar için ise recim sabit kaldı. Yüz sopa cezasında alimlerin ittifakı vardır. Recim ise sünnet ile sabittir ve bunu Haricîler kabul etmezler; çünkü onlar, mütevatir olmayan sünneti kabul etmiyorlar.

Hadiste evlilerin zinası için yüz sopa ve recim deniyor, bize (Hanefilere) göre recimle birlikte yüz sopa cezası had olarak meşru değildir. Peygamberimiz'in uygulattığı recimlerde yüz sopa uygulanmamıştır. Maksat zinayı engelleyici bir ceza uygulamaktır, recim bunun için yeterlidir, bunun yanında yüz sopanın faydası yoktur, faydası olmayan bir şey de had olarak meşru olmaz...

10/493-95

Hadiste geçen "bekarın zinası için yüz sopa ve bir yıl sürgün" cezasının bir yıl sürgün kısmı da -biz Hanefilere göre- yüz sopa ile bileştirilmez (ikisi birden uygulanmaz). İmam Şafiî'ye göre ikisi birden uygulanır. Çünkü Hz. Peygamber, Ebu Bekir ve Ömer hem sopa hem de sürgünü birlikte uygulamışlardır.

Bize (Hanefilere) göre ayette geçen yüz sopa zina cezasının tamamıdır, eğer buna bir de sürgün eklenirse haber-i vahidle ayetin hükmüne ekleme yapılmış olur ve bu nesih demektir.

Ayrıca şöyle hadisler de vardır:

Peygamberimiz'e zina yaparken yakalanmış bir bekar getirilmişti, "Yüz sopa vurun" dedi, "Onun bedeni buna dayanmaz" dediler. "Üzerinde yüz taze sürgünü bulunan bir dal alın onunla bir kere vurun" buyurdu. "Sonra da sürün" demedi. Eğer sürgün cezası had olsaydı zor/eziyetli de olsa onu uygulardı.

İçki içen birisi sürgün edilince dinden döndü ve Bizans'a sığındı. Bunun üzerine Hz. Ömer "Vallahi bundan sonra hiçbir kimseyi sürgüne göndermem" dedi. Eğer sürgün had olsaydı böyle demezdi.

Sopa ve sürgün başlangıçta idi, sonra Nur suresi (yüz sopa cezası) gelince sürgün kaldırıldı (neshedildi).

Biz (Hanefiler) diyoruz ki, bir kimse için sürgün cezası sabit olsa bile o, (had değil) tazir yoluyla tevbe edinceye kadar hapse atılır.

Sürgün fayda zarar hesabına göre tazir olarak uygulanır.

Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da "Hz. Peygamber, Ebu Bekir ve Ömer sopanın yanında sürgünü de uyguladılar" rivayetine rağmen Hanefîlerin "sürgün had değildir" demeleridir.

Buraya kadar yaptığım aktarmalar "recim cezasının meşhur hadise dayalı had olarak sabit olduğu" iddiasının tartışma dışı olmadığını ortaya koymaktadır.

Aşağıda nakledeceğim tarihi bilgi, Osmanlı'da recimin -en azından bazı dönemlerde- tazir çeşidinden bir ceza olarak kabul edildiğine delalet etmektedir.

D.E. İlahiyat Fak. Öğr. Üyesi sayın İsmail Acar'ın tespitine göre (Fak. Der. Sayı XIII-XIV, İzmir 2001, ss. 53-68 ) "Fatih'in "Kanun-ı Sultanî" adlı kanunnamesinin ilk maddesinde; zina eden evli bir erkeğin suçuna sadece para cezası verilmektedir. II. Beyazıt Kanunnamelerinde de ibare aynı şekildedir. Yavuz Sultan Selim'in (1512-1520) Kanunnamesi ile birlikte, zina cezasını düzenleyen kanunname metnine; "siyaset olunmadığı takdirce" ibaresi girmiştir. Kanunî'ye ait Kanun-ı Sultanî 'de ise bu ibare; "lakin ala vechi 'ş-Şer' recm kılmalu olmasa" şeklini almıştır. Bu ibare bazı Kanunî'ye ait fermanlarda da yoktur... Hatta İslam hukukçularının takdir ettiği zina suçuna verilen recm cezasının ilk kanunname metinlerinde hiç zikrinin geçmemesi, kanunnamelerde ilgili cezaların onun yerine ikame edildiği fikrini savunanları desteklemektedir."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi