Taha Akyol

Taha Akyol

İhtiyar Türkiye!

İhtiyar Türkiye!

HEPİMİZ ‘genç nüfusumuz’ diye övünürüz. Gerçi genç nüfusun işsizlik ve mesleki eğitim sorunları var ama yine de “ihtiyar Avrupa” karşısında bir avantajdır elbette.
Bu avantaj ne kadar devam edecek? Çok uzun süre değil çünkü hem doğurganlığın azalmasıyla, hem ortalama ömrün uzamasıyla “nüfus yaşlanması” sorunu Türkiye’de de kendini göstermeye başlamış bulunuyor.
TÜSİAD ile BM Nüfus Fonu’nun geçen hafta yayımlanan iki araştırmasına göre, 2000 yılında 65 yaş ve üstü nüfusumuz, toplam nüfusumuzun yüzde 5.7’siydi. 2050 yılında nüfus artışımız 100 milyona yaklaşırken duracak ve 65 yaş üstü nüfus oranımız yüzde 17.3’e çıkacak.
Başka bir deyişle: 65 ve üstü yaşlardaki vatandaşlarımızın sayısı 2010 yılında 3.5 milyondu...
2050 yılında 9 milyona çıkacak.
Buna emeklilik maaşı mı dayanır?!
Onun için ben yirmi yıldan beri emeklilik yaşının yükseltilmesi yönündeki bütün reform girişimlerini destekliyorum.

Eğitime para!
Sendikaların “mezarda emeklilik” sloganı fasaryadır. Çünkü sağlık hizmetlerinin ve tıbbın gelişmesi, toplumda da “sağlıklı yaşam” bilincinin oluşması sayesinde ortalama ömür uzamaktadır. Mesela 80 yaş ve üstü nüfusumuz bugün toplam 700 bin kadardır; 2050 yılında ise 3.5 milyonu bulacaktır!
Nüfus böylece yaşlanırken, bugün 2.12 olan doğurganlık hızımız, 2050 yılında 1.85’e düşecektir!
Çalışma yaşlarındaki nüfusun oranı azalırken, emeklilerin oranı artmaktadır! Onun için çalışma yıllarını da artırmak şarttır. Kaynaklar çalışma yaşındaki insanlara emekli maaşı ödemeye değil, öğrenim çağındaki nüfusa daha iyi eğitim vermeye tahsis edilmelidir.
TÜSİAD ve BM’nin bahsettiğim yayınlarında memnuniyetle görüyoruz ki, temel öğretimi tamamlayan Türkiye’de okul öncesi eğitim, ortaöğretim ve yükseköğretimde okullaşma oranları hızla artıyor...
Ama hâlâ önümüzde uzun bir yol var. Üstelik eğitimde kalite sorunu da ciddi bir problemdir. Hayatın ihtiyaçlarından ziyade ‘diploma’ya göre çalışan sistem, “diplomalı işsiz” üretmektedir.
Eğitim reformu uzun vadeli olduğu gibi çok pahalıdır, çok para ister!
Emeklilik konusunda ‘aktüerya’ denilen denge kurulmalı, eğitime daha çok kaynak ayrılmalıdır.

Yeni bir gözle bakmak
Avrupa ve Rusya’nın en büyük zaaflarından biri nüfusun yaşlanması ve azalmaya başlamasıdır.
2050 yılına kadar Rusya’nın nüfusu 30 milyon, Almanya’nın nüfusu 10 milyon azalacaktır; doğurganlığın düşmesi yüzünden.
Foreign Affairs dergisinde, “Çin mucizesi”nin duraklayacağı, çünkü “tek çocuk” politikası yüzünden Çin nüfusunun yaşlanmaya başladığı yönünde araştırmalar çıkıyor...
Peki, Başbakan’ın “en az üç çocuk” sloganı doğru mu, yanlış mı?
Kısmen yanlış; çünkü çocuğuna iyi eğitim veremeyen ‘alt sınıflar’da doğurganlık hâlâ yüksektir. Bölgesel ve sınıfsal dengesizlikleri artırmaktadır bu... Buralarda doğurganlığı değil, sağlıklı ve dengeli üremeyi teşvik etmek gerekir.
Başbakan’ın sloganının doğru ve önemli tarafı şudur: Şehirli, eğitimli, ‘orta sınıf’ın doğurganlığı tehlikeli şekilde düşmektedir! Keşke bu kesim üç çocuk yapsa... Ama bu, tavsiye ile olmaz, adeta sosyoloji kanunudur... Teşvik politikalarının sınırlı bir etkisi olur elbette.
Görülüyor ki, “Türkiye’nin geleceği” deyince “nüfus” meselesine artık yeni bir gözle bakmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi