Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Cihannümada bir tavvaf

Cihannümada bir tavvaf

Hacıların Kabe’yi tavaf ettikleri mevsimdeyiz. Bazı cengaverler de vaktiyle dünyayı tavaf etmişlerdir. Bunlardan birisi İskender diğeri de asimetrisi Zülkarneyn olmalıdır. Dünyayı tavaf etmesi nedeniyle kendisine ‘recelün tavvaf’ yani gezgin adam denmiştir. Yahudiler sınamak ve bilgisini ölçmek maksadıyla Hazreti Peygamber’e (S.A.V.) üç soru sormuşlardır. Bulardan birisi ruha dairdir. İkisi de müteşabih ahvalden olan Ashab-ı Kehf (Yedi Uyurlar) ile doğuyu batıyı ve kuzey ile güneyi dolaşan ve medeni milletleri azgın kavimlerin tasallutundan koruyan ve onlar için tedbir alan Zülkarneyn’dir. Bunlar hakkında verilen cevaplar ümmi olan Hazreti Peygamberin sıdkına ve doğruluğuna işaret sayılmaktadır. Zülkarneyn dünyayı arşınlayan zattır.
Dünyayı dolaşan farklı insan karakterler var. Bunlardan birisi Hızır Aleyhisselam’dır ki, Hazreti Musa’nın ‘ezoterik’ arkadaşıdır. Denizler arasında görünmez berzah olması gibi hikmet ile şeriat daireleri arasında da berzah ve set vardır. Boyut farkı vardır. Bundan dolayıdır ki, Hazreti Musa’nın şeriat dairesine bağlı yapısı ile hikmete veya içkin bilgeye tabi Hızır Aleyhisselam arasındaki anlayış veya boyut farkından dolayı yolculuk biter ve herkes yeniden kendi yoluna gider. Zira olayların bir görünen kısmı, bir de görünmeyen ve perde arkası kısmı var. Olayların künhünü bilmek Allah’a ve bazı istisnaen izin verdiği has kullarına aittir. Biz zahire(şeriat) göre hüküm veririz. Bundan dolayı Efendimiz şöyle buyuruyor: “Ben sâdece bir beşerim. Sizler bana yargılanmak üzere geliyorsunuz. Belki biriniz, delilini getirmekte diğerinden daha becerikli olabilir ve merâmını daha iyi anlatabilir. Ben de dinlediğime göre o kimsenin lehinde hüküm veririm. Kimin lehine kardeşinin hakkını alıp hüküm vermişsem, ona cehennemden bir parça ayırmış olurum.” (Buhârî, Şehâdât, 27; Müslim, Akdiye, 4)
¥
Bu dünya itibarıyla ilim tasavvufa ve zahir batına amir olduğundan Şeriatın zahiriyle çelişen Hallac gibiler şeriatın kılıcıyla cezalandırılmışlardır. Nizam-ı alem bunu gerektirir. Lakin bu son yargılama mahalli değildir. Kimileri hikmetle bezenmiş olan Hızır’ın hal-i hayatta olmadığını söylerler. Dayandıkları husus ise Hazreti Peygamberin irtihalinden sonra yeryüzünde olan insanların 100 yıldan daha fazla yaşamayacaklarına dair hadistir. Lakin hikmete tabi olan Hızır bu kapsama girer mi? Halbuki, Ömer Bin Abdulaziz’den beri Hızır’la buluşmalara konu olan zevat pek çoktur. Lakin Hızır Aleyhisselam’ın tavafı hikmetli ve manevidir. Zülkarneyn’in tavafı ise siyasidir. Zülkarneyn gittiği ve gördüğü insanları itaat altına almıştır. Şüphesiz Hazreti Zülkarneyn’ın Hızır gibi farklı boyutlarda yaşadığına dair bir rivayet ve emare bulunmuyor. Onun vefatı Hazreti İsa’nın vefatı gibi müteşabih veya birçok görüşe ve tevile açık değildir. Lakin Hazreti İsa’nın ahirzamana bakan yüzü olduğu gibi Zülkarneyn’in de vardır. Geriye bıraktığı set ve sistemi işlemeye devam etmektedir. Bu set zamanı gelince parça parça olarak Ye’cüc ve Me’cüc kavminin çizmeleri altında kalacaktır. Hazreti Süleyman’ın vefatını öğrenen cinlerin denetim altından çıkmaları ve başlarına buyruk olmaları gibi setin yıkılmasıyla da ‘min külli hadebin yensilun(Enbiya: 96)’ ifadesinin çağrıştırdığı şekilde set yıkıldığında bütün tepelerden sökün ve akın edecekler ve önlerine gelen bütün engelleri aşacaklardır.
¥
“(Süleymân’ın) Ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Kurdun yemesiyle değnek çürüyüp de ona dayalı duran Süleymân) Yıkılınca (onun öldüğü anlaşıldı ve) anlaşıldı ki eğer cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azâb içinde kalmazlardı” şeklindeki Sebe Suresinin 14. ayeti Hazreti Süleyman’ın hayatıyla bağlantılı olarak cinlerin bir sisteme serf/maraba bağlı olduklarına delalet ediyor. Seddi Zülkarneyn gibi olan Hazreti Süleyman’ın ölmesiyle birlikte cinler de Ye’cüc ve Me’cüc gibi sistemi yıkıyor ve bentlerin arkasından boşalıyorlar. Vani Mehmet Efendi, İsmail Hami Danişmend, Tevarih-i Al-i Osman yazarı Rüstem Efendi, Cihannüması’nda Neşri, Zülkarneyn’in Oğuz Han veya Türk oluğunu ileri sürüyorlar. Vani Mehmet Efendi Zülkarneyn’in Hazreti İbrahim’e tabi hanif bir Müslüman olduğunu da ileri sürüyor. Oktan Keleş de Açelilerin Türkleri Zülkarneyn torunları olarak çağırdıklarını aktarıyor. Lakin Kur’an-ı Kerim’den anladığımıza göre settin berisinde kalanlar Türkler ise Zülkarneyn’in Türk olması mümkün değil. Zira anlaşılmaz bir dil kullandıkları beyan ediliyor. Romalılar anlayamadıkları dil kullanan kavimlere Barbarlar demişler ve Kuzey Afrika’nın yerli halkı olan Berberiler bu isimlendirmenin muhatapları olmuşlardır. Binaenaleyh ya Zülkarneyn ya da kendileri için set yaptığı kavim Türk olmamalıdır. Zira Zülkarneyn’in onları önceden tanımadığı ve bulduğu ifade edilmektedir. İki taraf da Türk olsa böyle yabancılık ifade eden bir ifadenin kullanılmaması gerekirdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi