Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Siz busunuz, mezar ziyaret edersiniz

Siz busunuz, mezar ziyaret edersiniz

Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkanlığa geldikten (yahut getirildikten) sonra, ilk kez doğru bir şey yaptı; Yılmaz Güney’le Ahmet Kaya’nın mezarını ziyaret etti.

Ben “doğru” diyorum ama bazıları eleştiriyor.
Bu “bazıları” arasında Yeni Akit gazetesi var, Yeniçağ gazetesi var, ulusalcılar var, Atatürkçüler var, Ergenekon’la dirsek teması halinde olan entelektüeller var, Devlet

Bahçeli var...

Mesela Bahçeli zehir zemberek, “Bir katilin mezarını ziyaret ettin. Başka katilleri de ziyaret edecek misin?” diye soruyor...

Hadi Bahçeli sorar...

Muhaliftir, muarızdır, rakiptir, dünya görüşüne uygun bir çıkış gerçekleştirmiştir.

Bizatihi Kılıçdaroğlu eliyle partiye kazandırılmış adamlar da benzer sorular soruyor.

Korkmaz Karaca diye biri var.

Kimdir, bilmiyorum.

Müktesebatı nedir, niçin CHP “PM üyeliğine” getirilmiştir, getirilmeseydi olmaz mıydı, memlekette PM üyeliğini kaldıracak başka adam mı kalmamıştır, sağcı mıdır, solcu mudur, nedir...

Hiçbir hususiyetini bilmediğimiz Korkmaz Karaca, “Ben bir Atatürk milliyetçisi olarak Ahmet Kaya’yı ve Yılmaz Güney’i asla demokrasi kahramanı olarak görmüyorum. Kaya ve Güney’i demokrasi kahramanı olarak gösteren, kutsanan hiçbir fotoğrafı da CHP’lilerin tasvip edeceğini düşünmüyorum. Genel Başkanımızın bu ziyaretleri yanlıştır” diyor.

Şahin Mengü de bir şeyler söylüyor ama onun dediklerine Karaca’nın icabına baktıktan sonra dönelim.

Korkmaz Karaca’nın bir “Atatürk milliyetçisi” olduğunu bilmiyordum.
Bu yazıya oturmadan önce sordum, soruşturdum, “Korkmaz Karaca ne zaman CHP’li oldu yahu? Sağcı ve milliyetçi değil miydi o?” dediler.

Kendisini tanımadığım için bir şey diyemedim.

Mümkündür de...

Hem sağcı, hem milliyetçi, hem statükocu, hem CHP’li, hem Beyaz Türk, hem kel, hem fodul olunabiliyor.

İdris Küçükömer’in tavsifine göre, böyle bir şey mümkün...

İttihat ve Terakki’den neşet eden “siyaset”, bütün bu farklılıkları, daha doğrusu “farklılıkmış gibi” görünen akraba unsurları CHP çatısı altında mezcedebiliyor.

Fakat, anlayamadığım husus şu:

Kim Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney’i “demokrasi kahramanı” olarak gösteriyor?

Biri, Beyaz Türkler’in gadrine uğramış önemli bir müzik adamıdır.

Diğeri, Yeşilçam kalıpları içinde Türk sinemasına “sıçrama” yaptırmak isteyen büyük bir sinemacıdır...

İki sürgün...

İki bahtsız adam...

Evet, Yılmaz Güney adam öldürmüştür, cezasını da mahpusluk ve sürgünlükle çekmiştir ama büyük bir yazardır da aynı zamanda... “Boynu Bükük Öldüler”i, “Salpa”yı, “Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz” • yazmıştır

Korkmaz Karaca “Atatürk milliyetçiliği” gibi türü olmayan ve eyyam kokan lafları bıraksın da, oturup Yılmaz Güney’in sert ve şiirsiz dilinden yansıyan “Türkiye”yi okusun. Ola ki, “Niçin seçim kazanamıyoruz?”un cevabına da rastlar.

Şahin Mengü’ye gelince...

O da, DTP’yle ittifak olasılığından yola çıkarak, taze mezar ziyaretçisi Kılıçdaroğlu’na verip veriştirmiş.

Mengü’se ayıracak zamanım yok... Kılıçdaroğlu’yla bitireyim:

Mezar ziyaretleriyle doğru bir iş yapmıştır ama göstereceği “demokratik açılımın limiti” bu kadardır...
Rüzgâr eser, statükoya trampa yapar.

Rüzgâr eser, “Devrimin meşruiyeti içinde Dersim’de olup bitenler normaldir” der.

Kılıçdaroğlu da budur maalesef.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi