Bayağı değişmişsiniz
"Merak etme" dedi dostum, "Sen gittin diye ülke değişmedi..." Değişmeyenlere örnek vermeye kalktığında onu bir sürpriz bekliyordu. "Yine kurbanlık danalar kaçtı" diye başlamıştı ki, otomobili süren, "İyi ama beyim" dedi, "Dana kaçmasına kaçıyor da, nasıl oluyor da kaçan her dananın yanında kameralar bitiveriyor..."
Bir haftada bile önemli değişiklikler yaşanan bir ülke Türkiye; geçen kurban bayramlarında pek kimsenin aklına gelmeyen soru artık herkesin zihninde... Adı değişse 'Angus' olsa bile, dana kaçırma olayının kameralar için bir düzenleme olduğu artık görülebiliyor.
Her durumda 'nöbetçi yorumcu' konumunu sürdüren biriyken, bu bayramı, her zamanki dünyama kendimi kapatarak geçirdim. Uzaktaydım, ama yakında olsam da durum değişmeyecekti. Televizyon izlemedim. Telefonumu bir kenara bıraktım. Gazetelere dokunmadım. Çok yakınım birkaç kişi dışında kimselerle görüşmedim.
Pazar günü her zamanki vecibelerime yeniden başladığımda, geride bıraktığımdan çok farklı bir Türkiye'ye döndüğümü hemen fark ettim.
Hiç değişmez sanılan siyaset bile değişmiş, bundan emin olabilirsiniz...
CHP lideri Deniz Baykal'ın Sosyalist Enternasyonal vesilesiyle Paris'e gittiğinde, yanında gazeteciler, şehir kabristanına uğrayıp Yılmaz Güney ile Ahmet Kaya'nın mezarlarını ziyaret edeceğini, dualar okuyacağını tahmin edebilir miydiniz? Ya da bayram tatilinden istifade uğradığı Diyarbakır'da halkın arasına karışıp tavla oynayacağını?
Tabii bunları CHP lideriyken Deniz Baykal yapmadı, herhalde şimdilerde aynı konumda bulunsaydı yine yapmazdı; ama yeni genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta bunların hepsini yaptı. Biraz mahçup bir edayla olsa bile... Hatta Deniz Baykal ile Şahin Mengü türü partililerin ağır eleştirilerini de göze alarak...
Bayram haftasının CHP'yi değiştirdiğinden hiç kuşkum yok...
Siyasette bir değişen de BDP'nin tavrı. BDP tek seçicili bir siyasi parti diye biliniyor değil mi? Dolayısıyla da kendilerini tek bir kişiye karşı sorumlu hissediyor olmalı milletvekilleri. Yakın zamana kadar da hep öyle bir görüntü verdiler. İyi de, BDP genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın, durduk yerde, CHP'nin de içinde yer alacağı geniş bir partiler ittifakından söz edebileceğini düşünür müydünüz bir hafta öncesine kadar?
Düşüneceğinizi sanmıyorum. Oysa tam da bunu yaptı BDP. CHP tarafından benimsenmiş görünmese bile, teklif, kayıtlara geçmiş oldu.
MHP ile arasına mesafe koymayı bir siyasi tavır olarak belirlediği anlaşılan 'Yeni CHP', oylarını yüzde 30'ların üzerine tek başına çıkaramayacağını anlayınca yeniden eski kulvarına savrulmasın diye, önünde bir seçenek olarak duruyor BDP eksenli geniş ittifak...
Ak Parti ve çevresini de değişmiş buldum bayram haftasında. 'Füze Kalkanı Projesi' pek çok insanı tedirgin ediyordu, Lizbon'daki NATO Zirvesi'nde kendisini yenileyen örgüt, savunmasını Türkiye'ye de yerleştirilecek füzelerle yapmayı karara bağladı. Hayır, gelişmeye ters baktığım için değil, ama yine de daha keskin bir tepki, hiç değilse ciddi bir 'kuşku' beklerdim Ak Parti çevresinde...
Zirveye katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e duyulan güvenden olacak, kuşkulara dayalı bir tepki sezilmiyor kimsede...
Esas sürprizi sona sakladım: Bu bayram haftası sırasında ne olmuşsa olmuş, medya da değişmiş... Daha doğrusu medyadaki dengeler... 'Merkez' sayılan gazetelerin eski gündem belirleyiciliği kalmamış gibi geldi bana. Yazarları enti püften şeyler yazmakla günü kurtarmaktalar.
Sıkıcı, yavan, sade suya tirit yazılar... Hiç değilse çevrelerinde okunmayı garanti etmek için bir çoğu 'birbirlerinin adını anarak gündemde kalma' eski taktiğine başvurmuş. Sütunlardan takılmalar gırla gidiyordu son iki günün gazetelerinde.
Bayrama giderken bir gazetenin başyazarı sütunuyla vedalaşmak zorunda kalmıştı, bayram sonrasında sütunları yerli yerinde kaldığı halde itibarlarını yitirmiş yazarlarla karşılaştım. Son bir hafta içerisinde kendilerini savunmak amacıyla yazdıkları yazılar yüzünden eriyip gidivermişler gibi geldi bana.
'Füze kalkanı' konusu da medyada birilerini fena vurmuş olmalı. Lizbon'da Türkiye'nin NATO'dan kopuşunu getirecek bir gelişme beklemişler belli ki, ardından "Demedik mi, bunlar ülkenin eksenini değiştiriyorlar" diye yaygara kopartmak için... Gelişme tam ters yönde olunca, zirve sonrasında yazdıklarından en yakınları bile utanmıştır sanıyorum.
Kendini benim gibi dünyaya kapatarak bayramı geçirmişlerin sayısı ne kadar yüksek ise, kısa süre içerisinde yaşanan değişimi fark edenler de o kadar fazla olmuştur. Dışarıdan daha iyi görünüyor Türkiye çünkü; günlük rutine dönünce değişim daha iyi anlaşılıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.