Yandaş çakmaya devam ediyor
Utanmaz adamın söylediği gibi, bugün de “yandaşlık görevimizi” yerine getirelim ve CHP’ye çakalım.
Fakat, utanmaz adamın ıskaladığı bir şey var:
CHP’ye çakmak, zannedildiği ve ileri sürüldüğü gibi “milli sporumuz” değil.
Kimse Tayyip Bey’den aferin beklemiyor.
Kimse parasına para, servetine servet katmıyor...
Kimse devlet ihalelerinden siftinmiyor.
CHP’ye çakmayı milli spor haline getirmiş olanların hiçbirinde rafineri kurmak, sit alanına imar izni almak gibi mevzun dertler görünmedi... CHP’ye çakarak yol alan hiçbir yandaş yazarın kaleminden “Tayyip Bey hakikaten şahane, hakikaten harika, hakikaten mükemmel konuştu” türünden cümleler dökülmedi... Hiçbir yandaş yazar, yakın akrabasının ihale aldığı belediyenin kaldırımlarını “bal dök yala, o derece temiz” diye yalamadı.
Hülasa:
Film şirketimiz yok...
İhale peşinden koşmuyoruz...
Devletin televizyonuna “dizi film” satmaya çalışmıyoruz.
Sadece kalemimiz ve sözümüz var.
Sözümüzü söylüyoruz.
Bugün “yandaşlığıyla” suçlandığımız parti yokken de kalemimiz ve sözümüz vardı.
Bu iktidar gider, başka iktidar gelir... Sözümüzü söylemeye devam ederiz.
Evet, siyasal bir programı savunuyoruz.
Başkalarına hak olan bir şeyin, bizim için de “hak” olduğunu düşünüyoruz.
Kendileri “CHP yandaşı” olacak, darbeleri savunacak, muhtıralara kol kanat gerecek, canı sıkıldıkça Silivri canibine selam yollayacak ama biz siyasal bir programı destekleyemeyeceğiz, bir siyasi partinin yandaşı olamayacağız... Bidayetinden beri savunduğumuz görüşler “iktidara” geldiği için de, “aydın muhalif olur” düsturunca, kendi görüşlerimize muhalefet edeceğiz...
Öyle mi?
Borsada manipülasyon yapmadık, vergi kaçırmadık, kaçak kat çıkmadık, asparagas haber yapmadık, “eleştiri sınırlarının ötesinde kişileri küçük düşürücü yayınlar” yapmadık... “Vay şerefsiz” diye manşetler atmadık... “İsim vermeme kaypaklığına son vermeli” dedikten sonra, isim vermeden yaptığımız “bel altı vuruşlarla” düşmanlarımızın “günahlarını” sayıp dökmedik. Mahallemizden ve aidiyetimizden nefret etmedik. Eski arkadaşlarımızı satmadık. Duruşundan hoşlanmadığımız insanlara “anasını satan zihniyet, müptezel, alçak, vatan haini, şerefsiz, bidon kafa” diye saydırmadık.
Nihayetinde sözümüzü söyledik... Söylüyoruz.
CHP’nin temsil ettiği “bürokratik totaliterliğe” dün de karşıydık.
Bugün de karşıyız.
Muhtemeldir ki, yarın da karşı olacağız.
Utanmaz adamın ıskaladığı en önemli şey şu:
Kimsenin CHP’yle bir alıp veremediği yok... CHP’ye çakarak, daha steril bir siyasal ortamın yaratılmasına katkıda bulunmuş olmuyoruz. CHP’sizlik o kadar da iyi bir şey değil... “Demokratik temsil sisteminin” sağlıklı işlemesi, devletle göbek bağını kesmiş sağlıklı bir muhalefetle mümkündür.
Kılıçdaroğlu’nun gelişi “sağlık emaresi”ydi ama kısa sürede o da eski alışkanlıklara döndü.
Partide şimdi “Kemalizmler” yarıştırılıyor.
Birileri “BDP’yle ittifak” diye bir laf attı ortaya... Genel Başkan dahil, herkes çil yavrusu gibi Kemalist umdelere doğru kaçışmaya başladı.
Kim daha çok Kemalist görünürse, yönetimindeki ömrü uzayacak gibi...
Bunlar mı “demokratik temsil sisteminin” sağlıklı işlemesine katkıda bulunacak?
Gidin yatın Allah aşkına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.