O ha!
Kaba bir başlık oldu ama başka nasıl bir başlık atabilirdim bilemiyorum.
T24 sitesinde gördüm, gözlerime inanamadım.
Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e hitaben yazılmış bir köşe yazısı.
Köşe yazısı mı, küfür yazısı mı belli değil.
Kimse görmemiş mi, görmüş de aldırmamış mı anlamadım çünkü yazının içinde “Ha...tir”ler, “Sen si...r, si....emezsen mum diktir” tarzı edebi cümleler var.
Böyle bir gazeteyi evinize götürdüğünüzü ve bu yazının çocuklarınız tarafından okunduğunu düşünün.
Gazete eve giren bir üründür ve burada yeralacak yazı ve haberlerin dikkatli bir süzgeçten geçirilmesi gerekir.
Ama Türkiye’de yazı seviyeleri giderek sıfırın altına düşüyor.
Ordunun kadın gazetecilerin bacak arasını korumasından başlayan üslup buraya kadar düştü. Böyle bir yazı Akit’te çıksa kıyamet kopardı ama “Beyaz Türk” gazetesinde yayınlanınca doğal karşılanıyor herhalde.
Kürt belediye başkanına hakaret ve küfürün serbest olduğu bir ülke bu.
Hesabın Kürtlerden sorulduğu, Kürtlere yapılanın görmezden gelindiği bir kültür hakim.
Bu yazının yayınlandığı gün gazetelerde Uğur Kaymaz’ın ölüm yıldönümüne ilişkin haberler yayınlandı.
12 yaşındaki Uğur polisin açtığı ateş sonucu sırtından 12 kurşunla vurularak
öldürülmüştü.
Türkiye’de yargının genel eğilimine uygun olarak “kamu görevlisi” polisler aklandı.
Bu karara çoğunluk “Ha..tir” demedi, diyemedi.
Gazetelerin düzen koruyuculuğuna savunup Kürtlere küfürü marifet sandığı bir dönemden geçiyoruz.
Yüzde 42’lik “Beyaz Türk”lerin fikir düzeyi bu seviyelerde yani.
Gettolarda akşamları biraraya gelip “Sen si...r, si....emezsen mum diktir” tekerlemesini söylüyorlarsa şaşırmam.
Bu Türkiye insanın şaşırması imkansız bir yola doğru gidiyor.
Sonumuz hayırlı olsun.
Hayata dönüş
Uğur Kaymaz’ın hesabını vermeyenler, Bayrampaşa’da öldürülen 12 tutuklu ve hükümlünün hesabını mı verecek?
Cezaevinde operasyon yapılıyor, emri verenlere bir şey yok ama silah kullanan askerler yargılanıyor.
Böyle bir ülkede adaletin tecelli edeceğine inanmak mümkün demek çok zor. Kamu adına suç işlemek serbest.
Kimse hesap vermiyor.
“Devlet adına kurşun atanlar şerefli ve dokunulmaz” çünkü bu ülkede.
Sonra da kalkıp milletvekillerinin dokunulmazlığını tartışıyoruz.
Gerçek dokunulmazlar gözlerimizin önünde serbestçe dolaşıyor oysa.
CHP nerede?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dünkü grup konuşmasında cezaevinde kanser olan tutuklulardan sözetti.
CHP’nin insan haklarına ilgi duyması önemli bir gelişme ama bunu muğlak bir biçimde değil, somut adımlarla yapması gerekir.
Uğur Kaymaz’ın da, Bayrampaşa’da öldürülen tutuklu ve hükümlülerin hesabını da sorması sosyal demokrat olma iddiasındaki bir partinin temel görevidir.
Dinç Bilgin’e adalet
Etibank’a elkonulduğu gün Londra’dan hemen döndü ama yine de tutuklandı.
Uzun süre cezaevinde kaldı.
Gazete ve televizyonunu teminat gösterdi, evi, arabası, eşyaları satıldı.
Sonunda gazete ve televizyonu da ihaleyle alıcı buldu ve kamuya tüm borcunu ödemiş oldu, fazlasıyla. Şu anda kamudan alacaklı bile.
TMSF yönetimi de bu gerçeği kabul edip şikayetini geri aldı.
Mahkemenin artık bu gerçeği görüp Dinç Bilgin’e itibarını geri vermesi gerekir.