Hangisi önce gelir?
Amerika’da yeni bir güvenlik tartışması başladı son günlerde. Bütün vücut tarayıcısı adı verilen yeni güvenlik aletlerinin havalimanlarına yerleştirilmesiyle oldu bu. Üç yüz kadar tarayıcı Amerika’nın farklı yerlerinde altmış havaalanına yerleştirildi. Bu rakamın birkaç sene içinde dokuz yüze çıkmasını hedefliyor TSA yani Amerika’daki Ulaşım Güvenlik Yönetimi. Adı geçen alet insanı kıyafeti olmaksızın görüntüleyebiliyor, organlara dahi nüfuz edebiliyor. Yani vücut içerisine bir şeylerin saklanabileceği ihtimalini de göz önüne alarak güya güvenlik katsayısını artırıyor. Şimdilik ülke içindeki bütün havaalanlarına girmedi, en yoğun olanlarda mevcut. Sorun nedir diyeceksiniz? Sorun birkaç boyutlu. Birincisi insanı çıplak gösteren bir makinaya Müslümanlar dahil birçok Amerikalının itiraz ediyor olmasıyla tezahür etti. Birçoğu bu bizim özel hayatımıza bir müdahaledir dedi. Tabii Müslümanlar en önce dini referansları göstererek avret-örtünme konusunda seslerini yükselttiler. Vücudun bütün hatları ve detaylarıyla resimle ortaya konması iki açıdan sorun oluşturdu. Öncelikle mahremiyete müdahalenin söz konusu olması ve mahrem olanın bir başkası tarafından resmedilmesi. Kadınların erkek görevliler tarafından görüntülenmesi de bir başka boyutu sorunun. Ayrıca bu resimlerin olur a belki bir görevli tarafından saklanabileceği ve başka amaçlar için kullanılabileceği ihtimali de durumu komplike eden faktörlerden oldu. Vücut tarama aletlerinin kullanımıyla başlayan bu tartışmada ikinci ana boyut da bu aletlerden geçmeyi reddetme halinde gelişecekler üzerine bina ediliyor. Örnekleri günden güne çoğalan bu durumlarda yolcular tepeden tırnağa dokunma adı verilen prosedürden geçiriliyorlar. Bu öyle sıradan bir arama değil, tabiri caizse didik didik bir arama ve insanın bedeni ile alakalı haklarını da tereddütsüz ihlal eden, hududu aşan bir arama tarzı. Bir yerde de tarayıcıya girmeyi reddedenlere, sisteme problem çıkaranlara ceza mahiyetinde uygulanan, caydırıcı nitelikte, müdahaleci bir aktivite. Olaya bizzat yaşayanlar netlik kazandırıyorlar. Tarayıcıların devreye sokulduğu ilk günlerde Florida’da yaşanan bir olay ülke gündemine oturdu. Bir baba, çocuğunun böyle bir aletten yayılacak radyasyona maruz kalmasını istemediği için tarama makinesine sokmuyor da evladını elle arama seçeneğini seçiyor. Ancak görüyor ki arama şekli son derece fıtrata ve insanın mahremiyetine aykırı gelişiyor. Babanın arama sonrasındaki ifadesi ürpertici: Çocuğum ömür boyu yaralandı. Kendi elleriyle evladını teslim etmiş olması da ebeveyn açısından bir başka üzüntü kaynağı olmuş.
Halihazırda 160 şikayet ve bu şikayetlerin sahipleri tarafından açılan davalar var şimdi hükümetin uğraşması gereken. ACLU (American Civil Liberties Union) yani Amerikan Sivil Haklar Sendikası başta olmak üzere aralarında CAIR (Council of American Islamic Relations) yani Amerikan İslam İlişkileri Konsülü’nün de bulunduğu bazı organizasyonlar halkı hükümetin bu uygulamasına karşı organize etme görevini üstlendiler. Uygulamanın durdurulması için imza kampanyaları düzenliyorlar. Ayrıca insanlara hakları ve ihlal edilmemesi gereken sınırları hakkında bilgilendirme kampanyaları yapıyorlar. CAIR dün ulemanın konu hakkındaki görüşünü açıkladı mesela. Kuzey Amerika Fıkıh Konsülü bütün vücut tarayıcılarının hem din hem de özel hayat haklarını açıkça ihlal ettiğini savundular.
ABD, güvenlik konusunda paranoid. Hele hele dün başlayan Şükran Günü bayramı gibi tatil dönemlerinde bu paranoya daha da barizleşiyor. Ayakkabısının içine bomba yapma maddesi saklayanları, kendini içindeki uçakla beraber havaya uçurmak üzere uçak tuvaletine kilitleyenleri yakaladıktan sonra güvenliğini nasıl sağlayacağı konusunda kabus üstüne kabus görüyor. Dönüp dolaşıp acısını halkından çıkartıyor. Güvenlik ve mahremiyet hakları dilemması uzun süreceğe benziyor. Bakalım hangisi kazanacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.