Bugün özür günü
Genelkurmay Başkanlığı’nın açığa alınan generallerle ilgili yayınladığı bildiriyi beğendiniz mi?
Ben beğenmedim...
Hazirun, bildirinin, “çok şahane... incitmeyen... denge gözeten... son sözü yargıya bırakan mutedil bir metin” olduğu görüşünde.
Mümkündür...
Denge gözetiyor, incitmiyor, kendi mantığı içinde “çok şahane” bir metin, “son sözün yargıya bırakılması gerektiğini” söylüyor ama ortada yargının söyleyeceği bir söz yok.
Çünkü, komutanlar, terfi almadı...
Bu şu demek:
Terfi ettirilmedikleri için, bulundukları rütbedeki görev süreleri doldu ve 30 Ağustos itibariyle emekli sayılıyorlar. Dolayısıyla, “idari izin”le durumu idare etmeye çalışmaları, Genelkurmay Başkanlığı’nın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin kararını gerekçe göstererek “terfi dayatması”nda bulunması hukuken karşılığı olmayan bir işlem.
Bu da şu demek:
Bundan sonra da yargının söyleyeceği bir söz yok.
Durum ancak şu şekilde toparlanabilir:
Komutanlar 30 Ağustos itibariyle emekli sayılırlar.
Diretme devam ederse, üçlü kararnameyle görevden alınırlar...
Bu işlem “incitici” bulunuyorsa, ilk Şura’da “gönül rızası” çerçevesinde emekliye sevkedilirler. Konu kapanır.
Dünyanın her yerinde böyle şeyler olur. Yani “idari karmaşa” yaşanır. Türkiye’de de olmuştur. Dolayısıyla, ortada büyütülecek, “rejim sorunu” haline getirilecek bir konu yok... Çünkü bu bir rejim sorunu değildir. Kanunen yetkilendirilmiş bakanların yetkilerini kullanmalarından ibaret, herhangi bir idari vakadır...
Fakat, Devlet Bahçeli’ye ne oluyor?
MHP lideri Bahçeli, üç generalin açığa alınmasını, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yüksek moralini, çalışma düzenini, sarsacak bir olay” olarak değerlendirmiş ve bu nahoş hadisenin “Türkiye’nin en fazla birlik beraberliğe ve ülke bütünlüğüne ihtiyaç duyulduğu bir ortamda birilerine hizmet amacı taşıdığını” söylemiş.
O “birileri” kim?
Bahçeli bunu açıklamalıdır.
Sonra da şu sorunun cevap vermelidir:
Neden Emniyet müdürleri açığa alındığında Türkiye’nin birlik beraberliği bozulmuyor da, generaller açığa alındığında “hep ihtiyaç duyduğumuz” bu birlik ve beraberlik ortadan kalkıyor?
Bahçeli bu sorunun cevabını düşünedursun, ben de ettiğim iki haksızlığı telafi edeyim.
Birincisi şu:
Eski mutlu dönemlerde “astsubayların bile racon kestiklerini, Başbakan tartakladıklarını” filan yazmıştım.
Büyük bir astsubay tepkisiyle karşılaştım... Ordunun “emekçi” sınıfını oluşturan astsubaylar, kendilerine haksızlık yaptığımı, tarihte Başbakan tartaklamış bir astsubay örneğine rastlanmadığını söylüyorlar...
Ki, haklılar...
Niyetim, bütün bir astsubay sınıfını ilzam etmek değildi... Darbe dönemlerindeki kimi nahoş uygulamaları kastetmiştim... Alt rütbedeki subaylar bile, sırasında racon keserlerdi. Bunun sayısız örneği var... Yine de kendilerinden özür dilerim.
İkincisi...
Dünkü yazımda, açığa alınan generallerin, Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’ya “akıl fikir danıştıklarını” yazmıştım.
Hıfzı Paşa aradı, bu bilginin “hilaf-ı hakikat” olduğunu, hiçbir zaman böyle bir görüşmenin gerçekleşmediğini söyledi...
Utandım.
Telefonda özür dilemiştim, bir kez de kamuoyu huzurunda tekrarlamış olayım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.