YAŞ'zedeleri kim arayacak?
Eskiden, vatandaşa zulüm niteliğindeki haksızlıkları sol kafalılar yapar, bizim mütedeyyin siyasetçilerimiz de gider, mağdurlara destek verirlerdi.
“Yanınızdayız. Biz inşallah iktidara gelince, bunların hiçbirisi olmayacak” derlerdi.
Sonraları mütedeyyin siyasetçilerimiz, koalisyon hükümeti oldular.. Yine benzer haksızlıklar yaşanmaya devam etti. Mağdurları teselli etme yönünde girişimler de.. Eee haklıydılar yani.. Tek başına iktidar değillerdi ki!..
Sonra sonra; tek başına iktidar oldu mütedeyyin insanlar..
Dünden bugüne, her şey bir anda da düzeltilemezdi ki!.. “Az kaldı, biraz sabır” denildi..
“Gereken yapılacak” denildi..
Yine benzer mağduriyetler yaşandı, söylem birazcık değişti: “Tamam, soruşturma açılıyor” denildi.
Böyle böyle 5 yılı da devirdik.
Şimdi Adana-Kozan’da yaşanan haksız uygulama üzerine, Başbakanımız Tayyip Erdoğan’ın, mağdur kızı ve ailesini aramasıyla teselli buluyoruz. Başbakanımız söz vermiş: “Haksızlıklar giderilecek” demiş.
Haksızlığı yapan, bir kaymakam ile bir binbaşı..
Her ikisi de, Başbakan’ın emri altındaki memurlar!
Başbakan, emri altındaki memurların işlemleri sebebi ile özür diliyor, ama haksızlığa imza atan memurların görev anlayışlarında bir değişiklik yok!.. Onların kimseden özür diledikleri yok!
Aslanlar gibi görevlerine devam ediyor onlar..
Şimdi ise, irtica suçlaması ile, 7 subayın TSK ile ilişkisi kesiliyor..
İktidarda mütedeyyin insanlar.. Ama yine bir haksızlık tekrarlanıyor. Bu sefer mütedeyyin insanların Çankaya’ya çıkardıkları Abdullah Gül de, haksızlığa, imzası ile destek veriyor!
Eskiden, mağdurların yanına gidilip, teselli edilirdi.
Kozan’daki gibi, en azından telefon edilip, gönülleri alınırdı.
Peki şimdi ne yapılacak?
Suçları bilinmeyen, hiçbir zaman da bilinmeyecek olan 7 subayın ihraç edilme yazılarında Cumhurbaşkanı AbdullahGül’ün de imzası var..
Şimdi o subayları arayıp, kim gönüllerini alacak?
Başbakan mı?
Cumhurbaşkanı mı?
Ve bu nasıl olacak?
“Ben şerh koydum ama, benim tek oyum yetmedi” dediğinde, sayın Başbakan’a hatırlatılmaz mı: “Cumhurbaşkanını siz seçtiniz, onun yaptıklarından da siz sorumlu değil misiniz?”
Cumhurbaşkanı, subaylara telefon açıp gönüllerini almaya çalışsa, kendisine sorulmaz mı: “Onay vermediğiniz takdirde, YüksekAskeri Şura’nın değil oy çokluğu, oybirliği ile aldığı karar bile yürürlüğe giremez.. Siz ise, oybirliği bile olmayan bir kararı onayladınız. Hem haksızlığa imza atıyorsunuz, hem gönlümüzü almaya çalışıyorsunuz, bu ne çelişki?”
Tevhide’nin mağduriyetine de benzemez bu yanlışlık..
Tevhide, sonuçta bir kompozisyon yarışmasındaki ödülünü alamamış! Millet de, ona fazlasıyla verdi hakkettiği ödülü zaten. Telafisi gerçekleştirildi sonuçta..
Ama, 7 subayın, sorgusuz sualsiz TSK’dan ihracında ne mağduriyetler yaşanıyor biliyor musunuz siz?
Yıllardır TSK’ya hizmet etmiş insanlar, lojmanda kalan, ayakkabısına kadar her şeyini askeriyenin karşıladığı insanlar, birdenbire sokağa atıldılar.. İtiraz hakkı bile tanınmadan!
Tüm hayatlarını TSK’ya göre endekslemiş insanlar, bir gecede dışlanmış, işsiz, yurtsuz insanlar haline dönüştüler.. Eşleri hasta ise, gidecekleri hastane yok. Yeşil kart mı alsınlar, ne yapsınlar bu insanlar?
Babadan kalma bir yerleri yoksa, oturacakları ev de yok! Kışı geçirecekleri bir sıcak odaları da..
Ya çocuklar ne ederler? Ne yer, ne içerler, bu kış ortasındaki ihraçtan sonra!
Çağdaş Hukuk Devleti denilip, İş Kanunu’na maddeler konuldu.. Artık bir işveren, canı istediğinde “Al tazminatını da git” diyemiyor. İşe iade davası açıp, bir anlamda zoraki çalışabiliyorsunuz işyerinizde!
Ama 2008’e bir ay kala, Abdullah Gül imzası ile, 7 subay kapı dışarı edildi..
Tüm sosyal hakları ellerinden alınarak.
İtiraz hakkı bile tanınmadan.
Yargıya müracaat imkanı verilmeden!
Attık gittiler!..
Peki nereye?
Kim soruyor onları? İsimleri nedir, hayalleri neydi, ne yer, ne içerler.. Var mı bir sorgulayan?
Ve kim arayıp, gönüllerini alacak o mağdurların? İhraca imza atan Cumhurbaşkanı mı?
Gönül almak yetecek mi?
7 subayı da bir kenara bırakın, “Bu YAŞ’ı da atlattık” diye buruk bir sevinç yaşayan benzer vazifedekiler nasıl görev yapacaklar? Hangi inançla, hangi güvenle?
6 ay sonra bir YAŞ daha var. 12 ay sonra bir daha. Bir daha..
Ne zaman bitecek bu mağduriyetler?