Başbakan'ın sabrı mı test ediliyor?
Başka ne ile izah edebilirsiniz ki bu yaşananları..
Adana-Kozan’da bir binbaşının, başörtülü öğrenciye sergilediği saygısızlıktan dolayı, kalk mağdure Tevhide Kütük’ün babasını ara.. Babayı, kızını teselli et..
Yanlış hareketi yapan Başbakan değil ki.. Başbakan’ın hemen yanıbaşındaki bir memur da değil.
Ama sonuçta; o, bu ülkenin başbakanı.. Dolayısıyla duyarlılık gösterip, Adana’daki mağduriyeti yaşayan öğrencinin ailesini arıyor, hatırlarını soruyor!
Arkasından Rize’de manevi baskı ile başı açtırılan Elif Azder’in babasını arıyor, “Konuyu araştırıyoruz. Siz üzülmeyin” diyerek, onların da gönlünü alıyor.
SayınBaşbakan’ın arayıp aramadığını bilmiyoruz ama, arkasından benzer bir mağduriyet de, YAŞkararı ile 7 subay için yaşanıyor..
Tevhide’nin yaşadığı haksızlık ne ise, Elif’in yaşadığı mağduriyet ne ise, 7 subayın yaşadıkları da onlarla benzer. Hatta daha vahimleri..
Bitti mi?
Hayır; hiç ara vermeden sürüyor mağduriyetler..
Hemen ardından bir rektör adayı için; kaynağı belli olmasa da, bir memur tarafından düzenlendiği açık olan bir suçlama gündeme düşüyor.. YÖK içinden mi, Cumhurbaşkanlığı çalışanlarından mı, istihbarat örgütlerinden mi, henüz kesinlik kazanmadı ama, sonuçta belli ki, bir devlet görevlisinin derin operasyonu ile rektör adayı için gerçekdışı iddialarda bulunulmuş..
Tevhide için telefona sarılan, Elif için üzüntüsünü bildiren Başbakan, rektör Fazıl Tekin’in hayâli isnatlara maruz bırakılmasına seyirci kalması doğru mu?
Bence değil...
Rektör adayımız FazılTekin de aranıp, böyle gerçekdışı isnatlarla suçlanmasından dolayı üzüntüsünü bildirmeli başbakanımız..
İyi; güzel de bunların hangi birine yetişecek Başbakan?
Birini telefonla arayıp, “Düzelecek, düzelecek, Dert edinmeyin siz” deyip, daha telefonu kapatmadan, bir başka rezalet yaşanıyor Türkiye’de..
Sonuncusu da, İstanbul Habibler’de, bir mescidde yaşananlar..
Camide namaz sonrasında sohbet eden cemaat, Jandarma vasıtasıyla toplanıp, karakola götürülmüş ve ifadeleri alınmış.
Suç aleti olarak bir şey var mı?
Silah, patlayıcı veya diğer yasak bir madde falan?
Yok, hiçbir suç mahiyetinde madde bulunamamış, 100’ü aşkın insanda..
Ama birçoğu, sabaha kadar varan sorgu alma işlemi ile mağduriyet yaşamışlar..
“Atatürk hakkında ne düşünüyorsunuz” sorusundan başlamışlar, sormuşlar da sormuşlar!
Ne hakları var böyle bir sorgulama yapmaya?
Elinizde somut bir suçlamanın delili varsa, onunla ilgili sorunuzu yöneltirsiniz, sonrasında da gerekeni yaparsınız.
Ama, ne amaca hizmet ettiği belli olmaksızın, insanların özel düşüncelerini sormaya ne hakkı var Jandarma görevlilerinin?
Ne olacak peki?
Çare yine Başbakan’da..
Başbakan sarılacak yine telefona, Jandarma’nın yanlışını tamire çalışacak!
Karakol kayıtlarından, sorguları yapılanların listesini alıp, tek tek arayarak, “Üzülmeyin, ben de benzer mağduriyetler yaşadım. Bir konuşmam sebebi ile cezaevinde bile yattım. Sonrasında da bitmedi çilem.. 3 Kasım seçimlerinden 2 ay önce, bir savcı benim için, olmadık iftiralarla tutuklanmamı istedi. Hakim serbest bıraktığı halde, o itiraz etti. Yine mahkemeden aldım, ‘tutuklama gerektiren bir durum yoktur’ kararını.. Siz de bu tür mağduriyetler yaşıyorsunuz işte. Üzülmemeniz için aradım sizleri. Geçmiş olsun” diyecek!
İyi de, bunun sonu nereye varacak, bir akıl sahibi söyleyiversin!..
Yoksa; yoksa birileri, Başbakan’ın sabrını mı deniyor?
Her “sabır testi”nin, bir gün ansızın kırılma ihtimali olabileceğini, bilmiyor mu bu mağduriyetleri yaşatanlar!
Ne yapılmak isteniyor acaba? Nedir amaçları?
Kozan’da her şey güllük gülistanlıkmış gibi, gel kompozisyon birincisi öğrencinin başındaki örtü ile uğraş. Rize’de bütün sorunlar çözülmüş gibi Elif’in örtüsüne kafayı tak! İstanbul’un tüm asayiş sorunları halledilmiş gibi, mesciddeki kendi halinde insanları toplayıp, tek tek ifadelerini al!
Nedir tüm bunlardan amaç?
Ve esas önemlisi; test edilmeye çalışılanın, sadece Başbakan’ın değil, milletin de “sabır testi” olduğunun farkında mı, birileri!..