Buradan size ekmek çıkmaz
Ne dersiniz? Sarıkız, Ayışığı, Kafes, Balyoz ve sair oluşumların yapamadığını, dedikoduya meraklı bir İsrail ajanının uçurduğu Wikileaks bilgileri yapar mı?
Bu iktidardan kurtulur muyuz?
Mahkemeye hesap vermemek için orduevlerine gizlenen değerli Ergenekon sanıklarına derin bir nefes aldırır mıyız?
Dahası, Kılıçdaroğlu’nu başbakan olarak görür müyüz?
Belki Hilton’a imar izni çıkar, olur a!
Borsada manipülasyon yapmaktan sabık basın patronlarının vergi borçları silinir... Belki rafineri kurmalarına izin verilir... Neden olmasın?
Dün, birileri, “vicdan çağı açılıyor” gibilerden bir şeyler yazmış.
Başbakan’a atılan iftiradan yola çıkarak, bizi empatiye çağırıyor.
Dediği özetle şu:
Densiz bir büyükelçinin uçurduğu dedikoduları bahane ederek feryadı basıyorsunuz da, Wikileaks belgelerinin yanında müsvedde bile kabul edilmeyecek suçlamalarla, mesnetsiz iddialarla hayatı karartılan insanlara niçin sahip çıkmıyorsunuz?
Evet, Ergenekon ve Balyoz’dan bahsediyor.
Demek istiyor ki, “Ergenekon ve Balyoz sanıklarına gadredilmiştir; onlara da sahip çıkmanız gerekir.”
Kurnaz ya... “Wikileaks büyütecini alıp, Ergenekon davasının üzerine koyacak” (kendi ifadesi), aynı kurnazlıkla malul olmayan insanları “vicdan”dan avlayacak...
Mantık yürütürseniz, “Doğrudur... Mağdurun yereli evrenseli olmaz. Mağdur mağdurdur. Topyekûn sahip çıkılmalıdır” sonucuna varabilirsiniz.
Peki, öyle midir?
Evrensel ölçekte mağdur edilmiş insanlarla, yerel ölçekte mağdur edilmiş insanlar arasında bir “benzerlik”, bir “koşutluk”, bir “kader beraberliği” kurulabilir mi?
Hakikaten de Wikileaks belgelerinin yanında müsvedde bile kabul edilmeyecek suçlamalarla ve mesnetsiz iddialarla masum insanların hayatı mı karartılmaktadır?
İşin “masum insan” boyutunu bir kenara bırakalım...
Masumiyetin niteliğini ve nev’ini “darbe günlükleri”nden ya da periyodik darbe toplantılarından, “plan seminerleri”nden, Kent Otel temaslarından filan izleyebilirsiniz... “İstanbul’a çökelim, milli mutabakat hükümeti kurduralım, muhalifleri tutuklayalım, liberalleri temizleyelim, Fatih Camii’ne bomba atalım” önerisini “örnek okuma parçası” olarak sunuyorum.
Mesnetsiz iddialara bakalım...
Mesnetsiz iddialara bakıyoruz ve hem mebzul miktar darbe planıyla, hem de bir orduyu donatacak silah ve mühimmatla karşılaşıyoruz.
Şamil Tayyar dün işbu silah ve mühimmatın dökümünü yapmıştı: “89 el bombası, 12 bubi tuzaklı bomba, 17 lav silahı, 57 ruhsatsız tabanca, 11 kilogram C-3 patlayıcı, 21 TNT kalıbı ve onlarca silah...”
Hadi vicdan sahiplerini bunlar kesmedi diyelim.
Danıştay cinayeti de mi “müsvedde bile kabul edilmeyecek suçlamalar ve mesnetsiz iddialar” arasındadır?
Hrant Dink suikasti ne oluyor o zaman?
Zirve Kitabevi katliamı ne oluyor?
Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar ne oluyor?
Suikast krokileri, “Ordu Göreve” pankartları, fişlemeler, andıçlar, hayali düşmanla mücadele eylem planları, ıslak imzalar, e-muhtıralar, y-muhtıralar...
Bunlar ne?
Evet, nokta atışlı wiki dedikoduları “karşı cephede” hasara yol açabilir... Ama bu “oluşturulmuş kaos”tan ekmek çıkmaz...
Bu iktidardan kurtulmak istiyorsanız sandığa gideceksiniz, halkı ikna edeceksiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.