CHP: Yeni değil ama eskisi de değil...
CHP kurultayında Parti Meclisi yenilenmiş oldu. 80 kişinin yarıdan fazlası değişti. Bu değişikliği ben önemsiyorum. Ama önce Sayın Mehmet Barlas'tan duyduğum bir fıkrayı anlatayım:
İki miskin, bir masanın etrafında avuçlarını şakaklarına dayamış, bükük boyunlarıyla, saatlerce konuşmadan birbirine bakarken, biri el değiştirmiş. Sol elini bırakıp, sağ elini şakağına dayamış. Diğeri lafı patlatmış: Azizim insan kuş misali,demin neredeydin, şimdi neredesin...
Teşbihte hata olmaz diye anlattım. Tabii ki, CHP'deki değişim bundan çok ileride. CHP'de ne olduğunu baştan alayım.
Deniz Baykal, bundan önceki kurultaya bir hafta kala bir kaset skandalı ile genel başkanlıktan ayrıldı. Sürpriz bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan oldu. Üzerinde ittifak edilecek bir isim bulunmuştu. Sonra daha önceden yazılmış bir senaryonun uygulanmasını çağrıştıran bir adım daha geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, tüzük değişikliğinin gereğinin yapılmasını istedi. Kılıçdaroğlu, kendisini genel başkanlığa getiren Önder Sav ve ekibini tüzük bahanesi ile tasfiye etti. Ama Sav, milletvekillerini belirleyen Parti Meclisi'ne (PM) hâkimdi. Bu duruma Kılıçdaroğlu boyun bükemezdi. Olağanüstü kurultaya gitti ve kendi yaptığı listeyi, delegeler kabul etti. Bu süreçte, Kılıçdaroğlu'nun hamlelerine karşı yapılan bütün hukuki itirazlar; daha önce görülmemiş biçimde, çok hızlı bir şekilde Kılıçdaroğlu'nun lehine sonuçlandı... Fotoğrafta görünen şudur: Önce Sav eliyle Baykal ekibi, sonra da tüzük değişikliği bahanesiyle Sav ekibi tasfiye edildi. Öyle ki; 12 Haziran 2011 genel seçiminde CHP kazansa da kaybetse de, Sav ve Baykal için CHP'de mücadele şansı kalmadı. Yani artık Sav ve Baykal'ın dönüşü yok...
Bu kurultay ile CHP yenilendi mi? Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşmasına bakıp buna evet demek çok zor. Türkiye'nin hiçbir temel meselesine değinmedi Kılıçdaroğlu. Hatta Kürt lafını ağzına bile almadığı için herkes eleştiriyor. İş, aş, istihdam, ekonomik kalkınma, refah konularında söyledikleri de pek ciddiye alınmadı. Seçim öncesinde, o söylediklerinin içini nasıl dolduracağı, gerçekten merak konusu. O halde, başlıkta neden "yeni değil ama eskisi de değil" diyorum? Samimi mi, değil mi henüz kesin bir şey diyemem, ama CHP, değişim işaretleri veriyor. Yani, vesayetin partisi olma teslimiyetinden kurtulma adına, hâlâ bir hayat belirtisi var.
Kürt diyemiyor ama Diyarbakır eski baro başkanı Sezgin Tanrıkulu'nu PM'ye alıyor. Demokratik laiklik diyemiyor ama çarşaflılara parti rozeti takmaktan daha öte bir adım atıp, ilahiyatçı Muhammet Çakmak'ı listeye alabiliyor. Prof. Dr. Binnaz Toprak gibi, "endişeli modern" de olsa, konuşabileceğiniz, uzlaşma arayabileceğiniz bir ismi öne çıkarabiliyor. Seçim öncesinde, katı CHP tabanını ürkütmeme adına ben bu tavrı, doğru da buluyorum. Hatta kurultay sonrasına hüsnü zan ile bakıp, CHP'nin devlet binasından, bahçeye çıktığını düşünüyorum. Kalın duvarlı, loş ve rutubetli binanın dışındaki temiz hava CHP'ye iyi gelecektir. Mesele, Türkiye gerçeğini görebilme ve çağı doğru okuyabilmektir.
CHP'deki gelişmeleri önemsemeliyiz. Toplumsal uzlaşma adına CHP'deki zihniyet değişiminin değeri büyüktür. Mevcut yüzde 58-yüzde 42 kutuplaşması ile demokrasinin özündeki diyalog ve uzlaşmayı, hoşgörüyü ve konumlarımıza saygıyı tesis edemeyiz. Bu manada CHP'ye, CHP'nin demokratikleşmeye omuz vermesine ihtiyacımız var.
Ergenekon davasında taraf olmayan, böylelikle yargıya müdahale etmekten vazgeçen bir CHP'ye ihtiyacımız var. TSK'dan, yüksek yargıdan medet uman bir CHP yerine, sadece seçmen iradesine odaklanan bir CHP'ye ihtiyacımız var.
İktidar partisini, haklı eleştirileri ile doğruya yönlendiren, alternatif çözümler ile gerçek bir muhalefet yapısı kazanacak CHP'ye ihtiyacımız var. Demokrasinin ihtiyacı var...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.