Yarın 23 Nisan
İlk Meclis’in açılışı nasıl gerçekleşmişti biliyor musunuz?
Aşağıda anlatacaklarım okullarda öğretilmez.. Bu gerçekler laikçi kanadın, CHP’lilerin hiç mi hiç işine gelmez..
Yarın yayınlayacağım, Heyeti Temsiliye adına Mustafa Kemal imzalı bir tamim var.. Bu tamim yayınlanır yayınlanmaz yurdun dört bir yananda halk camilere koşmuş, Cuma camilerinde Cuma namazı için hazırlıklar yapılmaya başlanmıştı. Vilayetlerde, kazalarda, kasabalarda, hatta köylerde hatimler indirilmeye başlandığı haberleri geliyordu. Camilerde Kur’an hatimleri tamamlanmış, Buhari-i Şerif’ten hadisler okunmaya başlamıştı..
23 Nisan 1920 Cuma günü Cuma’dan önce artık ülkenin bütün camilerinin minarelerinde sala veriliyor, salavat-ı şerife okunuyordu. Cuma hutbesinde Meclis’in o gün açılacağı bildiriliyor, hürriyet ve istiklal, Cumhuriyet üzerine konuşmalar yapılıyor, elde, bugün birilerinin gözünde irtica bayrağı diye yaftalanan, kelime-i tevhid bayrağı ile tekbirler getiriliyordu...
Cuma namazının ardından hatm-i şeriflerin duaları yapıldı.. Cuma namazından çıkan halk elde bayraklar hükümet konağına gitti ve burada tebrikleşme merasimi yapıldı.
Ankara'da olan da daha farklı değildi.. Tamim gereğince, Vilayetin organizesiyle 21 Nisan'dan itibaren Kur'an ve hatim okunmaya başlanmıştı.
Cuma günü namazdan önce halk büyük grublar halinde tekbir sesleri ile Hacıbayram-ı Veli Camii’ne akıyordu.
Camiye İstanbul’dan kaçarak Ankara’ya gelen Meclisi Mebusan milletvekilleri de gelmişti. Hutbe yine Şeriat, Cumhuriyet, Hürriyet ve İstiklal, Milli Hakimiyet kavramı üzerineydi.. Hilafet yüceltiliyor ve İslâm ümmetinin kurtuluşu ve birliği için dualar ediliyordu.. Namazı müteakip daha önce okunan Kur'an-ı Kerim hatimlerinin duası yapılmıştı.. Buhari-i Şerif okunması ise Meclis’de devam edecekti..
Namazdan hemen sonra, yeşil çuha üzerinde Arapça kelime-i tevhid yazılı sancak-ı şerif çıkarıldı ve kafilenin önüne geçirildi. Bu arada sancağın yanında, Sinop Mebusu Hoca Abdullah Efendi, üzerinde yeşil örtü bulunan bir rahlede Kuran-ı Kerim ve sakal-ı şerif taşımaktaydı. Rahleyi yarı yoldan sonra Meclis'e kadar taşımak üzre Yozgat Mebusu Müftü Hulusi Efendi almıştı. Meraklıları, TBMM Zabit Ceridesi, c. 1/1; Millî Mücadelede Din Adamları, c.2/194 isimli eserlere bakabilirler..
Yol boyunca devamlı tekbirler getiriliyordu. Bu şekilde Meclis binası önüne gelindi. Burada kurbanlar kesildi. Daha sonra Bursa Mebusu Hoca Fehmi Efendi dua etti. Bu duaya bütün milletvekilleri ve halk heyecanlı bir şekilde "amin" diyorlardı. Mustafa Kemal’in de dua ederken görüldüğü sahneyi görüntüleyen fotoğraf çok meşhurdur.. Dikkat edilecek olursa, ön sırada hep hocalar ve şeyhler vardır ve Meclis kapısında asılı olan iki bayraktan biri bu günkü bildiğimiz Türk bayrağı, diğeri ise üzerine kelime-i tevhid yazan bayraktır..
Meclis'te herkes yerini aldıktan sonra yine hocaların bir kısmı hep bir ağızdan dua ve ayetler okuyorlar, bir kısmı da Buhari-i Şerif kıraatinde bulunuyorlardı.
Bu arada Hacı Bayram Veli Türbesi’nden alınan sancak ve rahle üzerinde getirilen Kur'an-ı Kerim ile Peygamber Efendimiz’in (a.s.m.) sakal-ı şerifi de kürsüye konmustu. (Bakınız a.g.e./194)
Bu merasimlerin ardından çalışmalara başlandı. Başkanlık divanı seçildi. Reisliğe M. Kemal Paşa, reis vekilliklerine ise Mevlevi Postnişini Abdülhalim Efendi ile Hacı Bektaş çelebisi Cemaleddin Efendi seçilmişti.
Evet işte böyle.
Biz Kurtuluş Savaşı’nı böyle verdik ve Meclis’i böyle kurduk. Peki sonra ne oldu derseniz, işin sırrı Lozan’da!
Onun içindir ki, Hilafetin mana ve mefhum olarak Millet Meclisi, Hükümet ve Cumhuriyet’in mana ve mefhumunda mündemiç olduğuna kanaat getirildi ve bu hüküm yasalaştırıldı.. Bu Meclis’tekilerin dilinde millet demek, din birliğini ifade ediyordu! Lozan’da da öyle değil mi?
Bu gün gelinen noktada bırakın bunları, baş örtüsü, namaz kılmak bile birileri için sorun haline geldi.
Oysa yasaya göre TBMM Başkanı ve Başbakan bu gün hâlâ mer’i yasaya göre frak giymiş bir şeyhülislâm rolündedir. Yine merak edenler şu kanun maddesine bakabilirler: HİLAFETİN İLGASINA VE HANEDANI OSMANİNİN TüRKİYE CUMHURİYETİ MEMALİKİ HARİCİNE çIKARILMASINA DAİR KANUN. Kanun Numarası: 431. Kabul Tarihi: 03.03.1924. Yayımladığı Resmi Gazete Tarih: 06/03/1924. Yayımladığı Resmi Gazete Sayısı: 63. Madde 1-Halife halledilmiştir. Hilafet Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır.
Evet, bu iş böyle. Neyse, yarın da bu konuya devam edelim ve Mustafa Kemal imzalı o tamime bir göz atalım, bakalım orada neler var?
Ha! Sahi, CHP’liler, mesela Baykal, bu durumu nasıl anlıyor ya da yorumluyor, çok merak ediyorum.. Bir gün çocuklar, bu sırrı öğrendiklerinde bu gerçeği kendilerinden gizleyenlere çok kızacaklar. Ve artık internet var! Yalancının mumu buraya kadar.. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.