2010'un en önemli olayı
Son birkaç yılın bence en önemli olayı, Türkiye'nin demokratikleşmesidir. Bu çerçevede, Ergenekon ve Balyoz davaları, sadece son birkaç yılın önemli olayları değil, Cumhuriyet tarihimizin en önemli olaylarıdır.
"Asrın davaları"dır. Bu gelişmeleri, AK Parti'nin 8 yıllık iktidarından bağımsız değerlendirmek ise haksızlık olur. Silahlı Kuvvetler içerisindeki cuntalardan hesap sorulmaya kalkışılması, darbeci olmakla suçlananların hakkında davalar açılması, Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Neden AK Parti'den önce bu yapılamadı? Mesela, Susurluk olayında devlet içindeki çetelerin üzerine gitmeye kalkan Mesut Yılmaz'ın, Budapeşte'de yumruk atılıp burnu kırıldı ve bunun hesabı millet ve demokrasi adına sorulamadı. AK Parti iktidarı ile ne değişti de bugün ezberler bozuluyor, sivil irade; "iktidarsam, muktedirim" demenin mücadelesini veriyor?
Bunun bence üç sebebi var. Birincisi, AK Parti kadroları daha önceki iktidar kadrolarına göre daha mütecanis. Birbiriyle anlaşan, dayanışma sergileyen insanlar... Geçmiş hükümetler, tek parti hükümeti olsa bile, pek çok farklılığı bünyesinde topluyordu. Koalisyon hükümetlerini zaten biliyoruz. AK Parti kadroları evet, çoğu Milli Görüş geleneğinden geliyorlar, ama rahmetli Özal'ın üslup ve siyasetinin ne kadar önemli olduğunu gördüler ve "muhafazakâr demokrat" çizginin, yeni kitlelere ancak geniş bir kucaklama ile ulaşabileceğini kabul ettiler. Halkın teveccühü, yanılmadıklarını gösterdi. Yani bugün, geçmiş bütün iktidarlardan farklı bir iktidar var. İkinci sebep, medyadaki değişimdir. Medya -28 Şubat sürecini hatırlayabilirsiniz- daha önce tek vücuttu. Bugün,"merkez medya" diye adlandırdığımız medya, daha önce tek tabancaydı. Ve silah gibi kullanılıyordu. İktidar tayin etmek, beğenmediklerini alaşağı etmek, başbakan ve bakan isimlerini sahneye sürmek onların görev alanı içindeydi. Kamuoyunu istedikleri gibi yönlendiriyor, manipüle ediyor, etkiliyorlardı. Şimdi bir de alternatif medya var. Bu gerçeği hiç hazmedemedikleri için "yandaş medya" yaftasını çok benimsediler. Vesayet sona ererken, varlık sebepleri de tükeneceği için demokratikleşmeyi, bazı yanlışları bahane ederek "sivil vesayete gidiyoruz" diye engellemeye çalışmalarını da anlamak zor değil. Zaten 12 Haziran 2011 genel seçimlerinden sonra, Türkiye'de büyük değişimin, asıl medyada devam edeceğini hep birlikte göreceğiz.
Yeni dönemin üçüncü sebebi, yüksek yargının vesayete payanda olan duruşunun değişmesidir. Demokratikleşmeye karşı her ne kadar hâlâ bir direnç sergilense de, bundan böyle yüksek yargı da hukukun üstünlüğü için devrede olacaktır. Referandumda HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili değişikliklerin kabulü, bu yönde bir dönüm noktasıdır.
Gelelim, yılın en önemli olayına. 12 Eylül 2010'da yapılan ve yüzde 58 "evet"in çıktığı referandum, yılın, asrın, belki de son iki yüzyılın en önemli olayıdır.Demokrasi adımları tökezlemeye başlamış, reformlar duvara dayanmıştı. Meclis'in Anayasa ile ilgili yaptığı değişiklikler, CHP marifetiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürülür ve her defasında o yönde çıkan kararlarla Meclis çalışamaz hale gelmişti. Yüzde 47 oy almış partinin üzerinde, yeniden Demokles kılıcı gibi kapatma tehdidi dolaşır olmuştu. HSYK'da, Ergenekon davalarının savcı ve hâkimleri hedef olmaya başlamıştı.
İşte böyle bir ortamda, halk sandığa gitti ve "evet" dedi. Kimileri, "neye evet dediklerini bilmiyorlar" diye hafife alsalar da, alay etseler de, millet neye evet dediğini pekala biliyordu. Ama asıl önemlisi; halk, son sözü kendisinin söyleyebileceğini gördü. Demokrasideki yerini ve gücünü gördü. "Vay be" dedi, "demek, iş bende bitiyormuş..." Referandum, demokratikleşmeyi topluma mal etti. Toplum, demokratikleşme yolunda cesaret kazandı, kararlılığı arttı, iradesi sağlamlaştı.
Bunu çok önemsemeliyiz. Göreceksiniz 2011'e de damgasını bu tarihî olay vuracaktır.
Nice mutlu, huzurlu, insanca yaşayabileceğimiz yarınlara...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.