Hangi İslâm!..
Ilımlı İslâm’da yeni yöneliş: Başörtüsü mü, hayır amaç fuhuşu önlemek, iffetsizlik ve kadının cinsel meta olmaktan kurtarılması. Yoksa örtünme zamana, mevsime, mekana, kültür ve geleneğe, mesleğe göre olacaktır.
İçki mi? Aklı bloke eden, bağımlılık noktasına ulaşmadan içki yasak değil. Önemli olan sağlık ve saygınlık.. Sarhoş olmadan ve sürekli olmaksızın içebilirsiniz.. Mesela bira, likör asla sorun değil!
Namaz dersen. İnsanların yürekten Allah’a yönelmesi ve manen arınması ile ilgili bir ritüel. Allah sizin kalbinize bakar. Namaz sadece bir semboldür. Bugünkü formu tarihsel bir figürdür. Allah her yöndedir, her zaman ve her şekilde Tanrı’yla buluşabilirsiniz..
Hac ve kurban, oruç ya da zekat sosyal amaçlı ibadetlerdir.. Esasen Kur’an tarihsel ve sembolik bir metindir.. Önemli olan insanın Tanrı’ya yönelmesi, arınmasıdır.. Temelde bütün dinler de aynı amaca yöneliktir. Farklılıklar zaman, mekan, gelenekten kaynaklanan farklılıklardır..
Yeni İslâm’ın genel olarak çerçevesi böyle bir şey.
Tek İslâm bu değil. Mesela Euro İslâm. İncil’e benzer bir Kur’an yorumu, papaza benzer bir imam, kiliseye benzer bir cami, Hıristiyana benzer bir Müslüman..
Türk-İslâm olursa neden Euro İslâm olmasın? Suudi İslâmı oluyorsa İran İslâmı, Libya İslâmı, Rus İslâmı da olur.. Siyasal İslâm da böyle bir şey.
Folk İslâm her zaman vardı.. Geleneksel İslâm yani. Ama burada kasdedilen ne Hanif gelenek ve ne de Sahih gelenek.. Halk İslâmı. Daha doğrusu atalarımızın dini.
Kim ki İslâm’a bir şey ekler ya da çıkartırsa, kişi eklediği ya da çıkarttığı ile baş başa kalır ve din aradan çekilir.
Hıristiyanlığın Kalvenist yorumu gibi mesela bizim yeni burjuva için yeni bir İslâm üretilmeye çalışılıyor. Buna karşı ayrıca bir Proleter İslâm, Sol-İslâm üretilmeye çalışılıyor..
Eğer Sağ İslâm oluyorsa neden Sol İslâm olmasın ki?
Şii-Sünni ayrışımın ötesinde Şii kendi içinde 40 fırka, Sünni de öyle. Ayrıca tarikatlar...
Hepsi tamam, keşke kendi aralarındaki bu farklılıkları, dini farklılıklar olarak görmeseler, ama herkes kendi yorumunu, dinin tek ve mümkün olan en doğru yorumu olarak görüyor. Asıl sorun da bu. Dini önder ve fırkalarını dinin yerine ikame edenler aslında bu yanlışın bir başka ucunda duruyorlar.
Bir zaman meailciler vardı. Şimdi sünneti inkar modası var. Kimine göre Hz. Muhammed (sav) Kur’anı Kerim’i getirdi ve görevi bitti! Bizim de aklımız var.. Kimine göre onun her sözü ve hareketi vahyin ayrılmaz bir parçasıdır.. Sireti ve sünneti dinden ayırırlarsa birileri hedeflerine daha kolay ulaşacağını sanıyor sanki.. Kimileri ise “Sireti ve sünneti sahipleneyim” derken zayıf ve uydurma hadislerin arasında yolunu şaşırıyor..
Şii-Sünni ihtilafını birileri kaşımaya devam ediyor.. Ben, Mehdi ve Mesih tartışmalarından da kaygı duyuyorum.. Geleneği dinleştirmeye kalkanlardan da, sahih geleneğe sırtını dönenlerden de uzağım..
Din, Allah’ın açıklanmış rızasıdır.. Muhkemleri bırakıp müteşabihlerin peşinde dini heva ve hevesleri uğruna te’vil edenler sapkınlık içindedir.. Bu şekilde reforma tabi tutulmuş yapı artık bir din değil, ‘religio’dur..
Bana kalırsa bu akımlar Hıristiyan misyonerliğinden daha tehlikelidir. Onun için de birileri misyonerlik faaliyetleri yerine bu çabaları öncelemeye başladılar..
Aslında bu plan yeni değil. İmam-Hatipler bunun için örgütlendi. Diyanet’in devletin tekeline verilmesinin asıl sebebi de bu değil mi idi? Zorunlu din dersinin asıl sebebi de buydu. Diyanet ve ilahiyat içinde bu işin görevlendirilmiş adamları var.
Dizilerde ya da Tv ekranlarında örneklenmeye çalışıldığı İslâm büyük ölçüde böyle bir İslâm.. İslâm ümmeti atomize edilmek isteniyor.. Bilgi kirliliği sonucu agnostik hale getirilmeye çalışılıyor İslâm toplumu. Agnostizmle beslenen bir nötralizasyon söz konusu.
Kimine göre çağdaş, demokrat ve hümanist bir İslâm lazım bize..
Din üzerine birileri kendi yorumunu dayatmaya çalışıyor. Kimi dini modernize etme çabasında, kimi elinden gelse tümünü ortadan kaldıracak. Kimi ise dini toplumsal anlamda mabedlere, bireysel anlamda vicdanlara hapsetmeye çalışıyor..
Kimi insanları vahyin bütünlüğünden şüpheye düşürmeye çalışıyor..
Herşeye rağmen İslâm’a yöneliş artıyor.
Mesela başörtüsü giderek yaygınlaşıyor. Birileri başörtüsü ile baş edemeyeceğini görünce, başörtüsünün içini boşaltma çabasına, başörtüsünü bir aksesuara dönüştürme çabasına girdi.. Tanınmış markaların tanıtım afişlerine bakın göreceksiniz.
Ya inandığın gibi yaşayacak ya da yaşadığınız gibi inanmaya başlayacaksınız. Karar sizin. Sonunda tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin önümüze konacağı bir günde tekrar karşılaşacağız.
Selam ve dua ile.
NOT: Geçtiğimiz günlerde sözünü ettiğim Türkan Saylan Kültür Merkezi Kartal’da değil, Matepe’de bulunuyor. Ayrıca Ataşehir Belediyesi’nin de aynı isimle bir Tıp Merkezi bulunuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.