Dokuzuncu yıl marşı
Ayşe Hür şu yazıları toplayıp kitap yapmazsa bozulacağım ha...
Hani Neşe Düzel de "pazartesi konuşmalarını" toplayıp kitaplaştırmıştı da, okuyan, bizim Emre Aköz'ün deyimiyle "doktora yapmış" gibi olmuştu...
Ayşe Hür de şunları kitaplaştırsa "Türkiye'nin yakın tarihi" konusunda lisans diploması almış gibi olacaksınız.
Belki de iyice birikmelerini bekliyor, fazla güncel kalanları rahatça ayıklayabilmek için. Ama o yazılar gazete sayfalarında unutulur giderse gerçekten üzüleceğim. Hür'ün az satışlı gazetelerde didinmesine de gönlüm razı olmuyor.
Bana sıfırdan, bilmediğim, yepyeni bir şey öğretmedi ama "konuların yaman ayrıntılarını" öğretti. Ayşe Hür'e çok şey borçluyuz hepimiz.
Örneğin, ara sıra şu ünlü "Güneş-Dil Teorisi'ni" takar kalemine... Geçen gün gene yazdı. (Dün de Sarıkamış'ta Enver'in yediği haltları hatırlatıyordu.)
Güneş-Dil Teorisi'ni artık yakından tanıyorsunuz. 1932 yılının en büyük olayıdır.
1932 canım... Hani şu "muasır medeniyet seviyesinin" on sene önce İtalya'dan bir güneş gibi doğmuş olduğu, Almanya'da da doğum sancıları çektiği sıra... Hani Başvekil İsmet Paşa'nın Roma'ya gidip "çok etkilendiği" günler...
Bu teoriye göre, bileği bükülmez Türk binlerce yıl önce Orta Asya'da aya bakıp bir ok atmıştı da, Anglo-Amerikan dünyası da "O.K." yani "ok-ay" deyimini bundan türetmişti hani...
Gülmeyin yahu, bunu ciddi ciddi dillendirdiler 1932 yılında, kitaplara da geçti.
1932... Hani Afet Hanım'ın Mimar Sinan'ın öz be öz Türk olduğunu kanıtlamak için türbesini açtırıp kafatasını ölçtüğü sıralar...
Troya'ya saldıran Mikene kralı Agamemnon'un da ismini "ağa memnun" şeklindeki Türkçe söyleyişten aldığı belirtilmişti hani. (Yunan ağası, Troya'yı ele geçirince çok memnun olmuş.)
Gerçekten de çok kıvançlı bir dönemdi bu, anayurdu dört baştan demir ağlarla örmüştük, göğsümüz cumhuriyetin tunç siperiydi. Büyükbabam da, sendikası, toplu sözleşmesi ve sigortası olmadığı için, işsiz kalırsa ortaokula giden babamı nasıl okutacağını düşünüyordu. (Çok şükür amcam askeri liseye kapağı atmış, kendini kurtarmıştı. Bürokrasiye giren kurtuluyordu.)
Bakınız Afet İnan, Türk Tarih Kurultayı'nda yaptığı konuşmada ne demiş:
"Bugünkü ilim dünyasında dili ırk için esas kabul etmeyen ilimler yok değildir. Bu esas belki bazı camialar için doğru olabilir, ama Türk için asla!"
Kurultayda şu sonuca varılmıştı:
"Brakisefal Türk ırkının yaratımı olan kültür nasıl modern dünyaya kaynaklık etmişse, Avrupa'dan Afrika'ya hatta Amerika'ya kadar tüm kültür dilleri de kök dil olarak Türkçe'den türemiştir."
Öyleydi. Basit bir örnek bunu kanıtlamaya yeterdi:
"Eski Türkler fevkalbeşer bir kuvvete sahip olan maneviyete 'tiv' ve 'dev' derlerdi... Bunun için Türkçe'de Tanrı'nın diğer bir adı da 'Tiyu'dur... Latinler bu kelimeyi 'Dieu' şekline sokarak aynı manada kullandılar... Yunanlılar da aynı kelimeleri 'Teo' ve 'Teos' yaparak Allah'a ad verdiler... Keza Türkler kahraman ve kahhar gençlere 'devoğlu" derlerdi... Latinler de bunlara 'diyavol' yani 'diable' demişler, Yunanlılar da 'diyavolos' olarak telaffuz etmişlerdir."
Dönelim mi yavrum otuzlu yıllara?
Dönelim, dönelim. Altın devir...
Fakat önce Ayşe Hür hocamdan bir ricam var.
İsmet Paşa'nın kendine örnek almaya heveslendiği Mussolini bunları duyunca kıçıyla gülmüş mü, gülmemiş mi, bilgi edinemedim, merak ediyorum, bir tarihçi olarak bizi aydınlatsın!
Neyse ki "İnönü'nün gittiği yolun yanlış olduğunu" 1937'de ilk farkeden gene Atatürk olmuştu.
Onun yerine Celal Bayar'ı getirirken "vaktiyle Fethi Okyar'ı başbakanlıkta tutmamakla yanlış yapmış olduğunu" da kabul etmiş miydi acaba bir sofra sohbetinde?
Şunu kanıtlayın, ben de gidip Oktay Ekşi gibi CHP'ye yazılacağım!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.