CHP yeni bir tartışma ile çalkalanıyor. Silivri'de darbecilikten yargılanan bazı sanıkların, önümüzdeki seçimlerde CHP'den milletvekili adayı yapılmasını isteyenler var.


Yılların CHP'lileri, bu fikri canla başla savunan Süheyl Batum için "çakma CHP'li" deseler de, ben giderek, CHP içinde Ergenekon'un Truva atının var olduğunu düşünmeye başladım. Zaten, geçen hafta Aksiyon Dergisi'ne konuşan Encümen-i Daniş Başkanı Necmettin Karaduman'ın, Süheyl Batum'u, canlandırmak için Demokrat Parti'nin başına getirmek istediklerine dair söylediklerini bir kenara not etmiştim. Süheyl Batum'un, bir Ergenekon muhibbi olduğu belli de, bu sevda CHP'ye ne kazandırır? Hatta CHP yönetimi, Batum'un aklıyla hareket ederse, AK Parti seçim öncesinde maden bulmuş kadar sevinmez mi? Süheyl Batum'un, CHP'ye değil, AK Parti'ye çalıştığı iddia edilmez mi? AK Parti'ye en güzel eleştiri malzemesini verdiği söylenmez mi?

Öyle ya, hukuku savunduğunu söyleyen bir CHP'nin, demokrasiye darbe yapmaktan sanık olanları, yargıdan, adaletten kaçırmak için adaylık tüneli açması, seçimlerde başına kakılmayacak mı? Ya aday yaptıkları milletvekili olduktan altı ay, bir yıl sonra darbecilikten hüküm giyerse? Demokrasiye kastedenlerin parlamentoda bulunmaları CHP'ye çok mu yakışacak? Yakışır diyenler var. Bu CHP'nin genlerinde, tek parti döneminden kalma, "halk yerine darbecilerden medet umma" zaafı olduğunu hatırlatanlar var. Ama işte bir de "CHP sivilleşiyor, bak Kılıçdaroğlu 27 Mayıs'a bile karşı olduklarını söyledi" diyenler de var.

Kafalar gerçekten karışık. Mesela şu Silivri sanıklarını milletvekili yapma projesi, Yalçın Küçük gibi Öcalan'ı, "dağlardaki kardeşime selam" diye bağrına basan ve halen Ergenekon davasında şüpheli olarak yargılanan birine ait. Geçenlerde konuşuyor; "Kemal Bey 27 Mayıs'tan utanıyor, biz utanmıyoruz, 40 tanesini daha yaparız. 2011 seçimlerinde Doğu Perinçek'i, sevgili Tuncay'ı, sevgili Balbay'ı, sevgili Haberal'ı, büyük komutan Çetin Doğan'ı, büyük komutan Hasan Iğsız'ı Meclis'e sokacaksın. Bunu yapacaksın, aslına dön" diye bas bas bağırıyor.

Şimdi Süheyl Batum, "çakma CHP'li" olarak mesajı havada kapıyor ve CHP Parti Meclisi'ne bu teklifi getireceğini söylüyor. Gürsel Tekin ise; "gündemimizde böyle bir konu yok" diyor. Ben, "CHP iyi düşünsün" derim. Denebilir ki: "sen CHP'ye oy verenlerden değilsin, karışma bu işe..." Ben, Türkiye'nin demokratikleşmesi adına fikrimi söylüyorum. Cuntacılara göz kırpan, hâlâ askerden medet uman bir CHP yerine, demokratikleşmeye omuz veren bir CHP'yi tercih ederim.

Bakın şunu anlarım. Ergenekon ve Balyoz davalarında, yargının daha hızlı, titiz ve baskılardan uzak işlemesi lâzım. Yargılama ihlalleri varsa, bunun üzerine gidilmesi lâzım. Yargısız infazlardan herkesin kaçınması lâzım... CHP'nin bu yönde, seçim sonrasında yargıda bazı düzenlemeler vaat etmesini de anlarım. Ama "Atatürkçü aydınlar içeri tıkıldı. AK Parti bu davayı siyasallaştırdı, biz bu oyunu bozacağız" deyip, yargının elinden adam kurtarmaya kalkarsanız, işte yargıya en büyük baskı budur. Davayı siyasallaştırmanın daniskası budur...

Bir de CHP bu yola giderse kötü emsal olur. Terör örgütleri de aynı yola başvururlar. Daha önce bir kişi için yaptıklarını bu defa onlarca kişi için yaparlar. CHP'nin çok mu hoşuna gider bu?

CHP yanlış yapıyor. "Sivilleşiyoruz" derken, darbecileri savunan, koruyan, kollayan bir çizgi, CHP'yi iflah etmez. Üstelik yarın CHP tabanından birileri kalkar ve sorar: 19 Aralık 2000'de "Hayat'a Dönüş" operasyonunda, cezaevlerinde, güvenlik güçleri tarafından diri diri yakılarak katledilen mahkûmlar için dönemin CHP yönetimi, il başkanlarına, operasyon öncesi genelge yollayarak, "F tipine karşı yapılacak eylemlere kapılarınızı sakın ha açmayın" dedi mi, demedi mi?

CHP'nin, "Ergenekon Partisi" değil, halkın partisi olması lazım. CHP'nin, gözünü, yargılananlara değil, seçmene dikmesi lazım