Şu bizim İmam Hatipler
İnsan aklı muazzam, ama muhayyilesi daha da muazzam... Aklın güdümündeki araştırmaların ürünü bilimsel eserler kadar öykü ve roman yazılıyorsa dünyada, sebebi, muhayyilemizin genişliği... İstediğimiz hayali kurabiliyor, bambaşka hayatların yerine kendimizi koyabiliyoruz.
Ne zaman 'İmam Hatipler' konusu gündeme gelse benim de muhayyilem harekete geçer. Çoğu kez de aynı soru kafama üşüşüverir: “Acaba günümüzün öndegelen bazı şahsiyetlerinin İmam Hatip okulu mezunu olduğu anlaşılsaydı belli çevreler nasıl bir tepki verirdi?” Coca Cola'nın en tepe görevine getirilen Muhtar Kent sözgelimi, ya da Nobel edebiyat ödüllü Orhan Pamuk, TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ? Aaa, bir de öğreniyoruz ki, orta eğitimlerini İmam Hatip okullarında almış bu tanınmış kişiler...
Aranızdaki İmam Hatip mezunlarının “Eğer o kişiler 'bizden' olsalardı bulundukları yere gelemezlerdi; Muhtar Kent Karaköy'de Coca Cola da satan bir bayi olmaktan öte gidemez, Orhan Pamuk ilgi görmeyen ilk iki romanından sonra edebiyatı bırakır öğretmenliğine döner, Arzuhan Doğan Yalçındağ da eşinin gölgesinde hayatını idame ettirirdi” dediklerini işitir gibiyim. Böyle düşünenleri ayıplayacak değilim; haklılar çünkü.
Muhtar Kent, Orhan Pamuk ve Arzuhan Doğan Yalçındağ, elbette biliyorsunuz, İmam Hatipli değiller; herhangi bir İmam Hatip Okulu'nun önünden geçtiklerini bile sanmam. Geldikleri yere de hak ederek ulaştıklarına eminim.
Ancak, her üçünün de, “Acaba İmam Hatipli olsaydım bugünkü konumuma erişebilir miydim?” sorusu üzerinde düşünmelerinde yarar var. “Elbette” cevabını verseler bile, bir başka soru onları bekliyor: “Neden İmam Hatipliler ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar kendilerinin önlerinin kesileceğine inanıyorlar?” Bir soru daha: “İmam Hatip mezunu olduğu için önü kesilen ve hak ettiği yere gelemeyenler varsa, acaba ülkemiz bu yüzden neler kaybetmiştir?”
Sadece Muhtar Kent, Orhan Pamuk ve Arzuhan Doğan Yalçındağ değil, hepimiz bu sorular üzerinde düşünmeliyiz...
Madem muhayyilemi çalıştırarak İmam Hatipler konusunu işliyorum bugün, aynı konuya farklı açılardan da yaklaşabilirim. Sözgelimi, İmam Hatipliler, Muhtar Bey ve Orhan Bey ile Arzuhan Hanım'ın mektepdaş olduklarını öğrenselerdi, buna nasıl tepki verirlerdi? Memnun mu olurlardı, yoksa hayat tarzlarına bakarak rahatsızlık duyar ve kendilerini aforoz mu ederlerdi?
İmam Hatipliler yukarıdaki sorum sizeydi.
Aslında muhayyilemi tahrik eden konuyla ilgili bir tartışma devam edip gidiyor şu sıralarda. Medyada belirli bir konuma gelmiş üç erkek (biri yazar ve tv programcısı, biri mizahçı ve çizer, biri kameraman) ile bir kadın (tv programcısı) 'aykırı İmam Hatipliler' olarak takdim ediliyor. Bir yazar 'aykırı İmam Hatipli' olarak takdim edilenlerin 'defolu ürün' olduğunu yazdı. Dün, 'defolu ürün' yaftası yapıştırılanlardan biri ilginç bir yazı ile okur karşısına çıkarken, diğeri bu keskin tavra karşı-tavır koyuyordu.
Hadi bakalım, çıkın işin içinden...
İçinden çıkılması gereken bir 'iş' var mı, bundan şüpheliyim. Bir eğitim kurumunun insan gibi 'kalıba girmeye direnen' bir varlığı yontabileceğinden emin değilim bir defa. İkincisi, geriye dönüp baktığımda, evet benzeşen 'İmam Hatipli' bir kitle görsem de, eğitim geçmişi bakımından o kitle içerisinde yer alması beklendiği halde 'farklı' çok sayıda kişi de görebiliyorum.
Tersi olsaydı üzülürdüm, biliyor musunuz?
Tanıdığım ve değer verdiğim bir işadamı, çok uzun yıllar önce, “Benimle tıpa tıp aynı düşünen birini işe hiç almadım” demiş ve eklemişti: “Kendim gibi düşünen birine neden para vereyim, ben varım ya...” O işadamı ve hemen her alanda daha niceleri, farklı düşüncelere değer vererek, aykırı ama parlak insanlarla bir arada olarak geliştiler.
Beğenmediklerimizi 'dinî açıdan' mı beğenmiyoruz? Şikâyet noktamız, “İmam Hatipli, ama İmam Hatipli gibi davranmıyor” mu? İyi de o insanlar zaten dinî alanda örnek olma iddiasında değiller ki? Kimseye fetva vermeye kalkıştıkları da yok. Yanlışlarına itiraz etme hakkını her zaman kullanabiliriz, o kadar...
Yukarıdaki sorulara ne cevap vereceğimi merak edenler çıkabilir: Muhtar Kent, Orhan Pamuk ve Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın İmam Hatipli olmalarından mutluluk duyardım. Öyle olsalardı bugün geldikleri yere asla erişemeyeceklerini sanırım. Biraz ellerinden tutulsa, imkân sağlansa, pek çok İmam Hatip mezununun değişik alanlarda öne çıkacağına eminim; önleri kesildiği, engellendiği için iştahları kapanan nice potansiyel kabiliyeti bu yüzden yitirdik ve ülke de kaybetti.
Var olanların, biraz öne geçenlerin kadr-ü kıymetini bilmek o kadar zor olmasa gerek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.