Üniversite mezununa ilkokul tarih dersi
Kaç kere anlattık ama anlamıyor ki...
Bugün Mısır, "bir İnönü'sü olmadığı için" perişan haldeymiş. "Demokrasinin kültürünü ispat eden Milli Şef'in asaletini" şimdi anlamak gerekirmiş. "Bir eliyle Milli Şef'lik şapkasını başından çıkarırken öteki eliyle sandıktan çıkan rakibinin elini sıkmak nasıl bir ahlak, ne yüce bir demokratlıkmış"...
Bre okumuş cahil!
İnönü, cumhuriyetin ilk iki yılında mevcut olan demokrasiyi 1925 yılında ortadan kaldırdı. Atatürk buna sesini çıkarmadı, çünkü "devrimleri" başka türlü yürütemezdi.
İnönü, 1925 yılında ortadan kaldırdığı demokrasiye 1945 yılında dönmek zorunda kaldı. Bayıldığından değil, şartlar onu zorladığından.
Demokrasiye "geçmedi, döndü" yani.
Bu demokrasi lafı da çok yanıltıcıdır, çünkü çok partili sistem demek ille de demokrasi demek değildir.
Nitekim, İnönü, demokrasiye geçtiğini söylediğiniz yılın hemen ertesi yıl, yani 1946'da bütün sol partileri kapattı!
Bunları bal gibi bilirsin ama hatırlamak istemezsin, çünkü amacın İnönü'yü savunma bahanesiyle bize "çakmaktır" alt tarafı.
Çak, tarih de sana çaksın.
"Seksen yıllık demokrasi" varmış bu ülkede... Ufak at da civcivler de yesinler.
İnönü, 1932 yılında İtalya'ya gitti ve orada görüp incelediği sistemi Türkiye'ye getirmek istedi.
1936 yılında, Atatürk'e "TBBM'nin dışında ve üstünde, seçilmiş değil atanmış bir Yüksek Konsey kurulmasını" teklif et... medi, dolaylı yoldan adamlarına ettirdi.
Hem bu nedenle, hem de Hatay meselesinde çekingen ve ürkek davrandığı, Hatay işine bulaşmak istemediği için, 1937 yılında Atatürk tarafından başbakanlıktan kovuldu. Evet, kovuldu.
O günden sonra ölümüne kadar, bir yıldan fazla, Atatürk İnönü'yle dargın kaldı ve onunla konuşmadı.
Atatürk ölünce yerine geçen İnönü, kendini Milli Şef yapabilmek için onu da Ebedi Şef ilan etti.
Dünya savaşını Almanya'nın kaybedeceği anlaşılınca, Milli Şef faşizmini sürdürmenin de olanağı kalmadı. Stalin de bizden üs ve toprak isteyince, İnönü hem kendini hem ülkeyi korumak için demokrasiler cephesine girmek zorundaydı.
Halk da değişim istiyordu. Halk bezgindi ve homurdanıyordu. "Tek partinin gücü ve ihtişamı" senin dediğin gibi o sıralar "doruğunda" değil, en diplerdeydi...
Geri dönemezdi, seçimi kaybederse buna katlanmaya, "rakibinin elini sıkmaya" mecburdu, çünkü örneğin 1950 yılında ordunun kendisini iktidarda tutmak için darbe yapmasına izin verseydi kendi kendini inkâr etmiş olurdu...
Ama 1954 ve 1957 seçimlerini kazanamayınca hırçınlaştı, "vahşi muhalefete" ve gerginlik politikasına geçti, darbeye de çanak tuttu.
Hani senin ve patronunun, birkaç milyon dolar uğruna sekiz yıldır hırçınlık ve gerginlik politikasını ısrarla sürdürdüğünüz gibi!
İnönü adı verilen o yüce demokrat, 1968 yılında Demirel'le anlaşıp "milli bakiye" sistemini kaldırarak sosyalist muhalefeti meclis dışına, sokaklara itti...
1971 yılında da, darbeci cuntayı, onun kukla hükümetine "başbakan ve bakan vererek" destekledi! Parti içinde kıyamet de bundan koptu, Ecevit bunun üzerine onu devirip ipleri eline aldı.
Yaşın müsait, hatırlarsın...
O sıralar eylemlere katılan 68 kuşağı gençlerine, büyük demokrat İnönü "serseriler, haytalar" demişti, bunu da hatırlarsın.
Sakın üstüne alınma.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.