Biutiful yalanlarımız ve gerçekler!
Leonia şehrini bilir misiniz? Bu şehirde yaşayanlar her sabah mis gibi çarşaflar üzerinde uyanırlar.
Paketinden yeni çıkmış harika kokan sabunlarla, duş jelleriyle yıkanır, yepyeni giysiler giyer, süt ve meyve suyu kartonlarını açıp bardaklarına döker, reçel kavanozlarını kaşıklar, bir yandan da en ileri teknolojiye sahip müzikçalarlarından şarkılar dinlerler.
Bu arada bir gün önceki Leonia'dan artanlar tertemiz plastik torbaların içinde çöp arabalarını beklerler.
Bazen bu şehre bakan kuşkuya kapılır...
Leonialılar yeni şeyleri mi sevmektedir yoksa hemen eskitmeyi mi? Tutkuları neyedir? Güzel ve yeni olanın tadını çıkarmak mı, yoksa durmadan pislik üretip hemen çevreden uzaklaştırmak mı?
Ama kimse sormaz, her gün bu çöpler nereye gitmekte, ne yapılmaktadır?
Gözden uzaktadırlar ya, gerisi önemli midir?
Oysa çöp yüksek bir sur gibi bu güzel şehrin çevresini sarmaktadır!
Bir gün tek bir dokunuşla yıkılacak bir konserve kutusu veya boş bir şarap şişesi bütün şehrin bu çöp dağının altında kalmasına yol açacaktır. Orası kesindir!
***
Italo Calvino'nun bir hikâyesinde anlatılır Leonia şehri.
Modern kapitalist şehrin özünü simgeler.
Fakat yalnız şehirlerimiz değil, hayatımız da Leonia'ya benzer.
Yani güzel ve doğru yaşadığımıza inanmamızın tek yolu biraz kör, biraz sağır ve çokça dilsiz olmak ve bazı gerçekler hakkında bile bile cahilliği ya da yalanı seçmektir.
Öyle değil mi?
Alejandro Gonzalez Innaritu'nun yeni filmi Biutiful işte tam da bu türden bir yüzleşmeye çağırıyor bizi.
Tabii gerçek şu ki...
Javier Bardem'i görme hevesiyle sinema salonuna gelenler bu anlamlı "tuzak"tan kaçıp antraktta kendilerini salondan dışarı atıyor ve bir daha geri dönmüyorlar.
***
Biutiful'u seyrederken...
Mesela kot kumlama işçilerinin çektiklerine merhamet edip yine de kumlanmış kot giymeye devam edişimizi...
Ege sahillerinde sırtımızı güneşe vermeyi pek sevip kimi sabahlar sahile vuran göçmen cesetleriyle ilgili hiçbir şey öğrenmek istemeyişimizi...
Yoksulluğu gizliden gizliye bir tür "çevre kirliliği sorunu" ya da "suç" olarak görmek çabamızı... İki mahalle ötemizde neler olup bittiğini bilmek istemekten kaçınmamızı...
İnsanın ve toplumların çilesinden haberdar olmanın "sağlıklı ve uzun yaşama" ya engel teşkil ettiğine dair hain inancımızı...
Düşünüp sıkılmamak elde değil.
Bir gün...
Yok saymak için çırpındığımız bütün acı gerçekler dağ olup yıkılacak üzerimize!
Hiç kuşkum yok!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.