Koyun kurt ile gezerdi fikir başka başka olmasa...
Hayat böyle işte.
Aynı olaya, bulunduğunuz yere ve konuma ve çıkarlarınıza göre farklı açılardan bakarsınız.
Ama sonuç şaşırtıcı olabilir.
ABD Başkanı Obama da, İran'ın ruhani lideri Ayetullah Hamaney de, Hüsnü Mübarek'i değil Mısır meydanlarını dolduran kalabalıkları destekliyorlar.
Dün Hamaney, Tahran Üniversitesi'ndeki cuma vaazında çok özetle şöyle konuştu:
"- Tunus'ta ve Mısır'da yer alan olaylar İran'ın 1979 Devrimi'nin tekrarıdır. Bölgemizdeki İslami endişenin nihai hedefi Amerikan emperyalizminin yenilmesidir. 30 yıldır Mısır'a hükmeden Mübarek hem Siyonizm'in hem de Amerika'nın uşağıdır. Mısır ordusu da kendi halkını değil Siyonizmin ordusunu hedef almalıdır."
Bilindiği gibi ABD Başkanı Obama da Mübarek'in halk kitlelerinin çağrısına kulak vermesi ve Mısır'da değişim yolunun açılması çizgisinde tutum izliyor.
Ancak Obama'nın beklentisi Hamaney'inkinden çok farklı.
Geçici hükümet
Örneğin The New York Times'ın haberine göre Amerikalı ve Mısırlı diplomatlar arasında görüşülen bir plan uyarınca Mısır ordusunun da desteğiyle Mübarek'in yetkisini Mısır Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ömer Süleyman'ın başkanlığını yapacağı "Geçici bir hükümet"e devretmesi öngörülüyormuş.
Bu plana göre geçici hükümet Müslüman Kardeşler de dahil olmak üzere Mısır'da muhalefet gruplarına, eylül ayında özgür ve adil seçimlerin yapılabilmesi amacıyla seçim sisteminin görüşülmesi için çalışmalara başlanması çağrısı yapacakmış.
Bütün bunlardan ne çıkar.
Siyasi büyük değişim projelerini meydanlarda, halk kitlelerinin eylemlerine dayalı olarak gerçekleştirmek tabii ki mümkündür.
Ancak eyleme katılanlar ve destekleyenler arasındaki farklılıklar göz önüne alındığında bu projelerin sayısı da mutlaka birden fazla olur.
Kitle eylemleri
Neticede 1979'da Humeyni'nin İran'da yönetime gelmesi de, 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması da, birer kitle hareketinin sonuçlarıydı.
Ama bu iki olay çok farklı noktalara götürdü İran'ı ve Doğu Avrupa'yı.
"Bilişim Çağı"nı yaşamak fırsatını elde eden kuşaklar, eskisinden farklı güçte belleklere sahip olmanın değerini bilmelidir.
Nasıl bugün Tahrir Meydanı'ndaki kalabalıkların eylemlerini canlı yayında izliyorsak, aynı şekilde Yeltsin'in tankın üzerinde Sovyet rejimine meydan okumasını da, Bağdat'ın bombalanmasını da, Tien An Men Meydanı'nda öğrencilerin katledilmesini de izlemedik mi?
Bunların çok farklı sonuçlarını da gördük.
Mısır'da bundan sonra neler olabileceğine ilişkin ihtimalleri kestirebilmek için, bu olaydaki aktörleri ve bunların hesaplarını da bilmek gerekiyor.
Yani önemli mesele Mübarek'in gitmesi değil, ondan sonra Mısır yönetimine neyin geleceğidir.
Kitleler ve bireyler
Bunu Tahrir Meydanı'ndaki kalabalıklar şu anda düşünemezler.
1960'ın 28 Nisan olaylarına karışan üniversite öğrencilerinden biri olarak, bu kitlesel eylemin Türkiye'de askeri müdahaleler dönemini başlatacağını bilseydim, bugünkü aklımla nasıl davranırdım bilmiyorum.
Ama tabii ki ilk askeri darbenin asıl kıvılcımlayıcısı olmadığımızı da, 1950'li yıllardaki cuntalaşmaları öğrenerek sonradan anladık.
Kemal Tahir anlatmıştı.
Balkan Savaşı sonrasında evinden ve yurdundan İstanbul'a göç etmek zorunda kalan Bulgaristanlı Türk'e "Bulgarlar sizin köyü nasıl ele geçirdi" diye sormuşlar.
O da ellerini açmış, "Vallahi ben bilmiyorum, o gün pazara gitmek için kasabaya inmiştim" demiş.
Büyük değişimlerin arasında kalan kitlelerin içinde birey olmak böyledir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.