Ordu-CHP= Demokratikleşme...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum fena yakalandı. Zonguldak'ta Atatürkçü Düşünce Derneği'nde (ADD) şöyle dedi: "Koca bir askeri yıktılar, meğer kâğıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz, meğer ABD içini oymuş. O koca ağacı hop diye yıktılar. Ancak CHP'yi yıkamadılar..." Batum'un, siyasetteki ikinci hezeyanı bu. Referandum öncesinde de, sanatçı Sezen Aksu için "meğer Sazan Aksu'ymuş" demişti.
Batum, üstelik bir anayasa profesörü. Fakat üslup arızası var. Sanatçıya hakaret edebiliyor. Bir kurum olarak Silahlı Kuvvetler'e hakaret edebiliyor. Kendi ordusuna, "ABD'nin oyuncağı olmuş, içini boşaltmışlar" diye saldırabiliyor. Bu üslupsuzluğunda bir pervasızlık var. Hâlâ darbecilerden medet umma var. Hâlâ Ergenekon davasında, yargıya müdahale çağrısı var. Nitekim önceki akşam iki emekli general bir televizyon kanalında, ibretlik bir sahne olarak, Süheyl Batum'a destek verdiler.
Hatırlayalım 15 gün önce Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan basın açıklamasında; "Türk Silahlı Kuvvetleri, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve anayasal değerlere bağlı bir kurum olarak, aksi yönde yapılan telkinlere rağmen, yargı sürecini sabır, sükûnet ve itidalle izlemekte." denmişti. Haklı olarak bazı yayınlardan şikâyetle, "yargılama sürecinin 'kamuoyu yargısı' şekline dönüştürülmek ve olumsuz yönde etkilenmek istendiği" söyleniyordu.
Süheyl Batum'un eleştirisi tam olarak altı çizilen "aksi yönde yapılan telkinler"i hatırlatıyor. Batum, telkinini yüksek sesle, hem de Atatürkçü Düşünce Derneği'nde yapıyor. Aynı gün ADD, Cumhuriyet mitinglerine yeniden başlayacaklarını duyuruyor. Demek "telkinler" meydanlardaki kışkırtmalar ile devam edecek.
Bugüne kadar, 27 Mayıs 1960'tan, 28 Şubat 1977'ye geçmiş bütün darbelerde, vesayet rejiminin devamı için hep ordu+CHP = iktidar formülü işlemişti. Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale için verilen 27 Nisan 2007 muhtırasının en büyük destekçisi de CHP'ydi. Onur Öymen, ertesi gün "altına imzamı atarım" demişti.
Ancak şimdi yeni bir durum var. TSK, yargı sürecine saygılı kalmak için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bünyede fırtınalar koptuğunu tahmin etmek zor değil. Yargı sürecinde, ifadelerine başvurulan, görevdeki generaller ve amiraller var. Arkadaşlık, dayanışma, askerlik duyguları bir tarafta, yargıya müdahale etmeme kararlılığı bir tarafta. Batum'un hakaretlerine, seviyeli bir üslupla verilen cevaptaki en önemli nokta bence şu ifadeler: "Sadece güvenlik alanındaki görevlerini en iyi şekilde yerine getirme gayreti içinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri..."
Bence bu, demokratikleşme adına bir yere kaydedilmesi gereken bir taahhüttür. Aynı zamanda makul çoğunluğun; "askerimiz sadece görevini en iyi şekilde yapsın" arzu ve çağrısının beklediği cevaptır...
İşte Sayın Batum, bu anlayıştaki TSK'dan rahatsızlık duyuyor. Batum, güvendiği dağlara kar yağdığı için TSK'dan şikâyetçi. "Bizim istediğimiz gibi davranmıyorsunuz." diyor. "Biz de sizi bir şey zannettikti..." diyor. "Halimizi görüyorsunuz, AK Parti ile artık baş edemiyoruz, yardımınız gerekiyor. Yeni bir 28 Şubat atmosferi gerekiyor." diyor. Ve düpedüz darbe tahrikçiliği yapıyor...
Amma ve lâkin Kılıçdaroğlu'nu zorda bırakıyor. Batum, Silivri sanıklarını milletvekili yapmaya kalktığında, Sayın Kılıçdaroğlu "yok öyle bir şey" demek zorunda kalmıştı. Batum, Sincan'da yürüyen tankları istiyor, Kılıçdaroğlu ise; "Asker darbe yaparsa, tankın üstüne önce ben çıkarım" diyor. Fakat Batum'un, TSK'ya hakaretleri konusunda henüz konuşmuyor. Bu da vahim. Çünkü sükût ikrardan geliyor.
Kim ne derse desin, "Yeni CHP"nin işi çok zor. Ben Batum'a notumu verdim, değiştirmem: Bu Batum, CHP'ye yüktür. CHP, bu yükü taşıyamaz. Daha seçim sathı mailine girilmeden, bunca çam deviren anayasa profesörümüzün, önümüzdeki aylarda çam katliamı yapacağından hiç şüphem yok.
Ordu+CHP= iktidar formülünü artık herkes unutsun. İşte yeni formül: Ordu-CHP= Demokratikleşme...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.