Futbolumuzdaki kaos
Türk futbolunda hava yavaş yavaş kararıyor. A Milli Takım'ın hali ortada. Hakemlerimizin durumu ortada. Bunlara canı yanan idarecilerin feryatları eklendiğinde geri dönüşü olmayan, sıkıntılı bir döneme mi giriyoruz diye düşünüyoruz.
Tuhaflıklar arka arkaya... Ersun Yanal ayda 120 bin TL maaşla otururken Pierre van Hooijdonk birden A2 takımının başına geçiveriyor. Ersun Yanal ne iş yapar, van Hooijdonk ne iş yapar, Oğuz Çetin ne iş yapar, kimin sorumluluğu nereye kadardır, hiçbir şeyi anlayamıyoruz. Federasyon da anlayamıyor ki; van Hooijdonk'un ne imzası resmen duyuruldu ne de görev tanımı resmen açıklandı.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın ateşlediği fitil sonrası herkes hırlamaya başladı. Ana tema, soyunma odasını basmak. Herkes "Kim daha iyi basar?" yarışı içinde. Adnan Polat ceza alıyor. "Soyunma odası mı bastım ki bana da 21 gün ceza verdiler" diyebiliyor. Serdal Adalı hakem hatalarının sonunda "Ne yani, biz de mi soyunma odası basalım?" diyor. "En iyisini biz yaparız" diye ilave ediyor. Türk futbolunda basan basana... Ama asıl bastıkları Türk futbolunun marka değeri.
KİMSE 'KRAL ÇIPLAK' DİYEMİYOR
Geçen yılı hatırlıyorum. RTÜK, spor yayıncılığının ilkelerini anlatıyor. Milletvekilleri şiddet yasasını çıkartmak için uğraşıyor. Aziz Yıldırım ve diğerleri sporda şiddetin sorumlularının televizyondaki futbol yorumcuları olduğunu iddia ediyor. Aradan aylar geçiyor. Bazı sivri dilli spor yorumcuları tasfiye ediliyor. Görüntüler yayınlanmıyor. Yayınlanan kanalda da eski bir yabancı hakem hep bardağın dolu tarafına bakıp iyimser yorum yapıyor. Ama ne tuhaftır ki; hem hakem hataları devam ediyor hem de gerilim tırmanıyor. Demek ki; sorumlu futbol yorumcuları değilmiş. Aslında sorumluları herkes biliyor ama kimse "Kral çıplak!" diyemiyor.
Soyunma odasını basan Aziz Yıldırım'dan tutun "Hakemler organize olup birinci ve ikinciyi tayin ediyor" diyen Adnan Polat'a kadar herkes sorumlu. "Biz soyunma odasının alasını basarız" diyen Serdal Adalı herhalde bu lafları sarf ederken Türk futbolunun marka değerini oldukça kollamak istiyor!
SEÇİM HAVASI KAOSU ARTIRIR
Türk futbolunun marka değeri hiç kimsenin umurunda değil. Herkes "Rabbena hep bana" peşinde. Haklı olsalar bir şey demeyeceğim. Ama haksızlar. Geçen sezon son haftada Fenerbahçe'nin Trabzonspor ile berabere kalıp şampiyonluğu kaybettiği maçta Aziz Yıldırım'a göre Yunus Yıldırım suçlu. Oysa; Fenerbahçe'nin şampiyonluğu kaybetmesinde Yunus Yıldırım'ın zerre kadar kusuru bulunmuyor. Beşiktaş'ın geçen hafta Büyükşehir, bu hafta Karabük maçlarındaki puan kayıplarında da hakemlerin zerre kadar katkısı yok. Karabük maçında hakem maçı bir hakem gibi yönetmiş olsa Beşiktaş bir puan bile alamaz, iki oyuncusunu da kırmızı kartla kaybederdi. Ve Galatasaray... Hakem hatalarına maruz kaldılar. Ama yaptıkları düzinelerce hatayı hakemlerle kıyaslamasınlar; zararlı çıkarlar. Bursa ve Trabzonspor şimdilik kontrollü gidiyorlar. Ama taraftarlarının "Rakipler konuşuyor. Siz niye susuyorsunuz kardeşim?" baskısı onları da yavaş yavaş bağırmaya, çağırmaya yöneltecek. Tencere dibin kara, seninki benden kara mantığıyla bu işler böyle gidecek.
Gelelim Federasyon Başkanı Mahmut Özgener'e... Beş ay içindeki seçim öncesi yıpranmasını isteyen rakipleri var. O da belli oranda seçim öncesi yumuşak politikalarla kimseyi karşısına almamak gibi bir düşünce içindeyse Türk futbolundaki kaos daha da derinleşir. Bizden söylemesi...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.