Ankara'yı karıştıranlar

Ankara'yı karıştıranlar

Demokratik toplumlarda hak arama yöntemleri çoğu kez sivil toplum örgütleri aracılığı ile yapılır ve hukuka uygun ortamlarda gerçekleşir.Beğenilmeyen yasa taslakları için duyuru yapmanın veya tepki göstermenin en güzel yolu ise bireysel veya toplumsal sorunları kalem veya kelam ile hassaten de milletvekilleri aracılığı yapmaktır. Zira seçimle Büyük Millet Meclisine gönderilen milletvekilleri orada kendilerine verilen extra dokunulmazlık zırhı ile daha rahat konuşma imkanına sahiptir.
Devletin değil tam tersi milletin meclisi olan parlementoda her seçilmiş vekil gerek bireysel olarak gerek komisyon olarak kendi düşüncelerini veya temsil ettikleri halkın problemlerini daha güzel bir şekilde ifade edebilirler.
Ama genel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde Akdeniz sahillerindeki halk ayaklanmalarını da çarpıtarak ülkede kaosa neden olanların sarıldıkları sebep “torba yasası”.
Torba yasası bahane ama provokasyon şahane,denecek kadar açıktır Ankarada’ki 3 Şubat 2011 tarihli protesto yürüyüşü.Disk,TMMOD ve T.T.B.ile KESK’in tavırları belki görünüşte demokratik bir tepki olup anti -torbacılar amacıyla yapılmış olabilir ama bu STK’ların arşivlerine bakıldığında demokratik gibi başlattıkları nice tepkiler lojistik bazı siyasi destekle ne yazık ki çoğu kez provokasyona dönüşmüş ve toplumsal kaosa sebep olmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisine giden ana artelleri kapatarak hukuka ve yasalara uygun davranmayanlara gerekli yasal uyarı Ankara Valiliği tarafından çok önceden yapılmıştır.Basın açıklaması yapın ve sonra dağılın dendiği halde bu dörtlü STK gurubu tam tersini yapmış ve polisle çatışarak gerilime davetiye çıkarmıştır.
Tıpkı 2007 seçimlerinden önce “Cumhuriyet mitingleri” adıyla yapılan gösteriler gibi.O mitinglerin amacı daE-Muhtıradan destek alıp yaklaşan 2007 seçimlerini provake etmek, toplumsal travma oluşturmak ve nihayetinde darbelere zemin hazırlamak.Yine genel seçimler yaklaşıyor ve yine benzeri senaryolar servise konuluyor.Birileri periyodik aralıklarla bu ve benzeri çirkin senaryoları Türkiye gündemine taşırken psikolojik ve intellektüel donanımları yerinde olan şuurlu insanlar artık bu köhne senaryoları yutmuyor.
Mazideki sicillerine ve genetik kodlarına bakıldığında pozitif hizmetten ziyade kaotik oluşumlara imza atanların yine aynı veya benzeri örgütler olmuştur. Örnek mi? İlgili Disk başkanları ve şürekası,12 Eylül askeri darbecilerin yargılanmasını defalarca ifade edip demokrat takıldıkları halde 12 Eylül 2010 referandumunda hayırcı olup gerçek yüzlerini göstermişlerdir.
Yine aynı Disk, 24 Eylül 2001 tarihinde işçi haklarıyla ilgili hiçbir olumlu madde olmamasına rağmen Anayasa deşikliğine evet çağrısı yapmış ve bunu manşetlere taşımış ama yıllar sonra u dönüşü yaparak halk oylamasında hayırcı korosunda yer almışlardır.
Kesk eski başkanı 2003 yılında Eczacılar Birliğinin açılış konuşmasında meslekle ilgili sorunları konuşacağına Kur’an-ı Kerime ve mukaddes değerlere dil uzatmıştır.
Yine Kesk’in ilgili başkanları rutin olarak her yıl yapılan memur sendikası görüşmelerinde “ toplu görüşme değil toplu sözleşme istiyoruz” deyip protokol masasından kaçmışlar,istedikleri hakların oylanmasına gelince tıpkı Disk gibi referandumda hayırcı takılmışlardır.
TTB Denizli eski başkanlarından birisi de “21.yüzyıl ateizm yüzyılı olacak” diyerek zihniyetini veya bağlı olduğu kurumun istisnalar hariç adeta anatomisini yansıtmıştır.
Hak arayalım derken kamuoyunda korku ve infiale neden olmak ve kamu malına zarar vermek hukuken suçtur.Torba yasası nedeniyle Ankara’yı karıştıranların kamu yararına başlattıkları davranışlar ne yazık ki kaosa dönerek ulusal gerginliğe neden olmuştur.
Bazı protestoların taşımalı eğitim misali illerden gelen kişilerle Ankara’da yapılması belki daha fazla ses getirir diye düşünülmüş olabilir.Ama kin ve nefret saçarak Ankara’daki ana artelleri barikatlarla kapatanlar, yapılan yasal uyarılara rağmen mikser misali ortalığı karıştıranların ve üstelik polise saldıranların iyi niyetli olmadıkları her hallerinden belli.?.Zira oluşturdukları bu ürkütücü ve çirkin olaylar bir hak arama değil T.C devletini taşlama anlamına geliyor. Yazık değil mi?
Hele siyasi partilerden bir vekilin yaptığı talihsiz konuşma hem çok çirkindir hem de provakasyon kokmaktadır.”Türk milletinin Mısır’dan daha beter ayaklanmasını isteyen ve bunu da bağırarak söyleyen bir vekilin “farkında olmadan kin ve düşmanlığa davetiye çıkardığı açıktır.
Mısırdaki despot yönetim ile Türkiyedeki devlet otoritesini bir tutmak son derece yanlıştır.Eğer Türkiyedeki devlet otoritesi zorba Mısır gibi olsaydı söz konusu vekil asla konuşamazdı.Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ile Türk Cumhuriyetleri Türkiye’deki özgürlüğü model alırken bazı kişilerin Türkiye’de sivil diktatörlük var demeleri fevkalade gülünçtür.
A.B.D eski C.İ.A başkan yardımcısı GRAHAM E.FULLER bile 21.yüzyılın Amerikan yüzyılı olacağı düşüncesinin artık iflas ettiğini bunun sebeplerinden bir tanesinin de Türkiye Cumhuriyeti devletinin ortadoğuda çok dinamik bir aktör olmasının rolü olduğunu vurgulamıştır.
Mısır ve Tunus’taki halk intifadası FUHRER VE DUÇE misali tek parti diktatörlerine karşı yapılmaktadır. Hitler ile Mussolini’nin Türkiye bayiliğini yapan zihniyetin kim olduğunu da bu millet gayet iyi bilmektedir.21 Temmuz 1946 tarihi Türkiye’de yerli Fuhrer’lerin millet tarafından silindiği bir dönemdir.Türkiye ile Mısır’ı oligarşik açıdan aynı teraziye koyan zihniyetlerin Milli Şef dönemlerine bakmalarını tavsiye ederiz.
Türkiye Cumhuriyeti devleti,Kızılay, İHH, Akut ve Kimse Yok mu gibi derneklerle müslüman ve gayrımüslim ayırımı yapmadan dünyanın her yerine insani yardım götürmektedir.İnsani ilişkilerde dünyanın her yerine hatta yangın nedeniyle İsrail’e öte yandan 1993’lü yıllarda Ermenistana bile gıda yardımı yaparken Mısır diktatörü Hüsnü Mubarek(!) 2009 yılındaki Gazze savaşında daha doğrusu katliamında kendi kardeşlerine REFAH sınır kapısını bile kapatarak siyonist İsrail devletinin taşeronu olduğunu ıspatlamıştır..Şimdi torba yasasını bahane ederek bu iki devlet anlayışını bir tutmak büyük bir gaflettir.
Aynı vekilin 12 Eylül askeri darbesinden sitemle bahsetmesi de çok çelişkilidir.Zira 12 Eylül askeri darbesinden fevkalade eziyet gördüklerini anlatan söz konusu vekil o cuntacı darbecilerin yargılanmasını sağlayacak olan 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda Hayırcı koroda yer alarak aslında kendisinin ve şürekasının darbesever olduğunu ima etmiştir.
Darbesever olduklarına açık bir gösterge de “TSK hakkında yaptıkları çirkin tanımlardır.Öyle ki bu milletin kurum olarak gözbebeği olan ordu için “Kağıttan kaplan”ifadesini kullanarak darbe yapılmamasını ironik biçimde yansıtmışlardır..Bu ifadelerde Genel Kurmay Başkanından tutun da sınırda ve karlar altında nöbet tutan Mehmetçiğe de ağır hakaretler vardır.Yani ordu birilerinin istediği gibi darbe yaparsa iyidir,hukuk ve demokrasi çerçevesinde kalıp darbe yapmazsa kötüdür.Bu nasıl bir zihin karışıklığıdır.
Türkiye’de ve Dünyada gelişen olayları çok iyi gözlemleyen duyarlı vatandaşlar tabi ki soruyor ve diyor ki:Torba yasası için adeta Ankara’yı karıştıran veya en azından karışmasına öncülük eden Kesk,Disk,TTB. Ve TMMOB gerçekten sivil toplum örgütü mü yoksa bazı partilerle derin fesatçıların taşeronu mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi