Seçimin kilit partisi BDP...
Seçim yaklaştıkça siyasi partilerin ne yapacağı ve toplumun karşısına nasıl bir vaatle çıkacağı merak ediliyor.
Önümüzdeki seçimlerle, yeni anayasa ve Türkiye'nin yeniden yapılandırılması hedefleniyor. Bir anlamda yeni meclis "Kurucu Meclis" göreviyle karşı karşıya...
Bu nedenle yeni mecliste hangi partilerin olacağı ve Türkiye toplumunu ne kadar temsil edeceği önem kazanıyor. Önde görünen iki parti, AK Parti ve CHP benzer bir yaklaşımla, "farklı kesimleri" partiye alarak mini koalisyonlarla bu yolun aşılabileceği hesabını yapıyor.
Bu hesaba göre her siyasal ve sosyal kesim, örneğin laikler, dindarlar, sosyal demokratlar, muhafazakârlar, milliyetçiler, Aleviler, azınlıklar ve hatta Kürtlerin bir kesimi Meclis'te temsil edilebilir.
Ancak temsil edilmediğinde "kriz" yaratacak bir kesim var; Barış ve Demokrasi Partisi'nin temsil ettiği Kürt siyasal çizgisi...
Tabii ortada bu siyasal çizgiyi yaratan bir Kürt Sorunu ve bir PKK meselesi de var. Önümüzdeki seçimin nasıl seyredeceği, meclis tablosunun nasıl şekilleneceği bu kesimin performansına ve biraz da tutumuna bağlı...
Mart sonrası sokak eylemlerinin artıp artmaması, BDP'nin Meclis'te olup olmaması ve en önemlisi yüzde 10 barajı aşmak için ittifak yapıp yapmamaları birçok şeyi değiştirebilecek...
Meclis tablosu bile buna göre şekillenecek. Bu tespitler, PKK ve BDP hattına önemli bir misyon yüklediği gibi Türkiye toplumunun birlikteliği açısından tarihi bir sorumluluk da yüklüyor.
Peki, bu bilgiler ışığında BDP seçime nasıl bakıyor?
Bu konuyu BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak'la konuştum. Diyarbakır'da bulunan Kışanak seçime ilişkin çok net bir tespit yaptı:
"Bu seçimin ne kadar önemli olduğunu bildiğimiz için ilk sıraya 'Meclis'te olmayı' koyduk. Ve seçim çalışmalarını bu düşünceyle başlattık. BDP olarak her ihtimalde Meclis'te olmayı düşünüyoruz. Bağımsız da olabilir, bir ittifak biçiminde de..."
Seçim barajı konusunda fizibilite çalışmaları yaptığını belirten Kışanak, şöyle diyordu:
"Bu çalışmalar bizim barajı aşabilme ihtimalimizin yüksek olduğunu gösteriyor. Demokrasi adına ayıp olan bu barajı birileri kaldırmıyorsa halkın iradesiyle bunu boşa çıkarmak demokrasi açısından anlamlı olur."
Kışanak, Meclis'te olmaları gereğini bir de "demokratik muhalefet" eksikliğine bağlıyor:
"Türkiye'de gerçek anlamda demokratik bir ana muhalefet partisine ihtiyaç var. Son tartışmalar da bir kez daha gösterdi ki iktidarın karşısı bomboş, istediği kadar gol atabiliyor. Burada sosyal demokrasinin hiçbir kriterine uymayan, değişim dinamiğini toparlama becerisini gösteremeyen, buna aday da olmayan, demokrasinin altını boşaltan bir CHP gerçeği var. Oysa Türkiye'de özgürlük ve demokrasiden yana çok ciddi bir dinamik var. Biz bu boşluğu da doldurmaya çalışıyoruz."
BDP Eşbaşkanı Kışanak'a hangi partilerle ittifak yapabileceklerini soruyorum. Bir parti ismi ve adres vermiyor ama bir çalışmadan söz ediyor:
"Geçen hafta İstanbul'da 'herkesin anayasasını yapmak için toplanıyoruz' konferansı yapıldı. Orada çok ciddi bir katılım ve geniş bir yelpaze vardı. Klasik deyimle 'yetmez ama evet'çiler de oradaydı. CHP'li olmayan hayırcı sol kesim de oradaydı. Bunları bir araya getirme çalışmalarımız sürüyor."
Kışanak, seçimlere bağımsız girmeleri halinde sayılarının iki katına çıkacağını, bir ittifakla girdiklerinde ise 70'i aşan milletvekili çıkarabileceklerini söylüyor.
BDP bir anlamda 2011 seçimlerinin kilit partisi konumunda...
Bakalım beklentileri ne oranda karşılanacak...