Hükümet ulusalcı mı?
Başkent Ankara’nın caddelerinde, sokaklarında dolaşanlar, çok sayıda resmî kurum adı ile karşılaşırlar. Eğer Türkiye’ye yeni gelmiş bir yabancı iseniz, bu isim farklılıkları sizi devletin tekliği /tek tipliği (üniterliği) hususunda tereddüte sevk edebilir.
Millî Eğitim Bakanlığı, Millî Kütüphane, Millî Prodüktüvite Merkezi, Millî Eğitim Akademisi, Millî İstihbarat Teşkilatı...
Ulusal Meteoroloji Enstitüsü, Ulusal Meslek Bilgi sistemi, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi, Ulusal Süt Konseyi, Ulusal Kan Merkezi, Ulusal Taşkın Sempozyumu...
İki adlandırmayı da aynı devlet veya hükümet mi yapıyor?
Ya 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılışına atfen kutlanan “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”na ne demeli?
Elbette bu bayramın adı, Hakimiyet-i Milliye, Millî Hakimiyet Bayramı idi. Sonra neden ulusal oldu? Neden millilikten çıkarıldı?
Yoksa siz iki kelimenin gerçekten eşanlamlı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
“Millî Takım” denilince, sadece futbol takımı mı anlaşılmalı?
Bazı spor dallarında neden “ulusal” kullanılıyor?
Bunun cevabı, halka mal olan futbolda böyle bir kelime değişikliğinin mümkün olamayacağı mıdır?
Meselenin bam teli de bu galiba!
Millî, millet, kitlelerin benimsediği kelimeler. Herkes biliyor ve kullanıyor. Ulus ve ulusal ise, dar bir zümrenin tuttuğu ve dayattığı kelimeler. Bir gazete, Cumhuriyet boşuna “milli takım” yerine “ulusal takım” diye diretip durmuyor.
Ankara’da oturanların aklına “ulus” denilince, önce bir meydan adı gelir!
Bu ne zaman çok fark edilir hale geldi?
Son yıllarda ortaya çıkan ve “Ergenekon” başlığı altında görülen dava dolayısıyla.
Artık milliyetçilikle ulusçuluğun, ulusalcılığın aynı olmadığını biliyoruz. Millete atıf yapanlarla, ulusa atıf yaparak ulusalcılık yapanların aynı şeyi kastetmedikleri apaçık ortada.
Ulusalcılar, milletin içinden çıkarılan, bir sosyal mühendislik projesi olan sentetik “ulus”u kastediyorlar. Millet çoğunluğunun da bu ulus kapsamı içine girmesi için çalışıyorlar. Millete atıfta bulunanlar ise bir ayrım yapmadan, Türkiye’nin tüm halkını kastediyorlar.
Kelimeleri, kavramları doğru kullanmak zorundayız. Son yıllarda resmi alanda kullanılan ulus, ulusal kelimeleri farklı bir anlam alanına atıflarından dolayı yanlış anlaşılmalara müsait olduğu gibi, bu kelimelerin yaygınlaştırılması da bazılarının ameline hizmet edebilir.
Bu yüzden Başbakanın ulusal sesleniş konuşması tuhaf bir yerde duruyor. Sayın Başbakan gerçekten “ulusa” mı sesleniyor, millete mi?
Ulusa seslenen Sayın Başbakan ulusalcı mı?
Hükümet ulusalcı mı?
Değilse, bu ulus, ulusal kelimelerinde ısrar neyin nesi?
*
Yazı bitti... Bazılarının aklından “Türk Dil Kurumu ne oldu?” sorusunun geçtiğini sanıyorum.
O, Türkiye’de olup biten dil olaylarına Fransız kaldı! Koltuğuna çakılmış olan başkan sayesine Dil Kurumu’nun sadece “kurum”u kaldı!
(tyb.org.tr sitesinde, TDK’nın marifetleri ile ilgili olarak C.Yakup Şimşek hocanın yazılarına bakmanız yeterlidir. )
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.