Gülay Pınarbaşı

Gülay Pınarbaşı

Müslüman tebliğ yaparken ayırt etmez

Müslüman tebliğ yaparken ayırt etmez

Tebliğ yapmak, iyiliği emredip kötülükten men etmek, insanları doğruya davet etmek her Müslümanın yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur. Allah Müslümanları, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermekle sorumlu tuttuğu gibi, tebliğ yapmakla da sorumlu kılmıştır. Ve Müslüman bu sorumluluğu yerine getirirken, karşısındaki kişinin makamına, cinsiyetine, ırkına, konumuna, içinde bulunduğu sosyal çevreye göre ayırım yapamaz. Çünkü Allah Kur'an'da, belirli insanlara değil, tüm insanlığa tebliğ yapılmasını emretmiştir. Nitekim peygamberlerin hayatlarını incelediğimizde de, hem devrin önde gelenlerine hem de halkın içinden her türlü insana tebliğ yaptıklarını görürüz.

Peygamberimiz (sav) bu durumun en güzel örneklerinden biridir. Mekke'de kaldığı 23 yıl boyunca, kendisine tabi olan az sayıda insanla birlikte, panayırda dolaşarak dahi olsa Allah'ın dinini insanlara tebliğ etmiştir. Mekke'nin önde gelen müşriklerinin tüm zalimliklerine rağmen, sürekli onlara doğruyu anlatmıştır. Mekke'ye gelen tüm kavimlere dini anlatmıştır. Medine'ye hicretten sonra da akın akın kendisini ziyarete gelen insanları İslam'a davet etmiş, her düşünceden, her ırktan, her inançtan insanla görüşmüştür. Mekke'nin önde gelen yöneticilerine de, kölelere de, Hristiyan ve Musevi din adamlarına da, kadınlara da, Allah inancına sahip olanlara da, ateistlere de tebliğ yapmıştır. Hiç kimseye, "bu kişi ateisttir onunla konuşulmaz", "kadınlara tebliğ yapılmaz", "bunlar önde gelen insanlar, onlarla görüşülmez" dememiş, tüm insanları potansiyel Müslüman görerek hepsine tebliğ yapmıştır. Üstelik karşısındaki kim olursa olsun tebliğ yaparken son derece nezaketli, sevgi dolu, anlayışlı ve sevecen bir üslup kullanmıştır. Allah da Kur'an'da Peygamberimiz (sav)'in bu sevgi dolu üslubunu övmüştür:

Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi... (Al-i İmran Suresi, 159)

Peygamberimiz (sav)'in bu güzel ahlakı, bazı cahil kimselerin Müslüman olmayanlara ve dini yaşamayanlara karşı öfke ve kin dolu üsluplarının ne kadar yanlış olduğunu göstermektedir.

Kur'an'da diğer peygamberlerin hayatından verilen örnekler de, tebliğin ayrım yapmadan her kesimden insana yapılması ve bu esnada nezih bir üslup kullanılması gerektiğini göstermektedir. Hz. İbrahim (as)'ın Nemrud'a, Hz. Musa (as)'ın Firavun'a, Hz. Yusuf (as)'un zindandaki insanlara tebliği bu konudaki örneklerden bir kaçıdır. Peygamberlerin devirlerindeki her insana tebliğ yapmaları gibi, Müslümanlar da kendi devirlerinin Ebu Cehillerine, Firavunlarına, Nemrudlarına tebliğ yapmakla yükümlüdürler. Allah, Hz. Musa (as) ve Hz. Harun (as)'u, İsrailoğulları'na akıl almaz işkenceler yapan Firavun'a göndermiş ve ona yumuşak söz söylemelerini emretmiştir:

"İkiniz Firavun'a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor."

"Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar."

Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten, onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz."

Dedi ki: "Korkmayın, çünkü Ben sizinle birlikteyim; işitiyorum ve görüyorum." (Taha Suresi, 43-46)

Tüm bu örneklerden açıkça görüldüğü gibi, hiç kimse için "bu falanca düşünceye sahip, nasıl bu kişilerle görüşürsün?", "bu kişinin kıyafeti uygun değil, nasıl bununla konuşursun?", "bu kişi falanca camiaya üye, bu kişiye nasıl dini anlatırsın?" denilemez. Eğer Müslümanlar Kur'an'a uygun olmayan bir şekilde ayrımcı bir üslup geliştirirlerse bu, İslam'ın menfaatine bir tutum olmaz. İnsanları düşüncelerine, kıyafetlerine, sosyal konumlarına göre ayırıp, dünyanın neredeyse

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gülay Pınarbaşı Arşivi