İftira odası ve apoletli gazeteciler
Odatv meselesi ve Soner Yalçın'ın tutuklanmasını siyaset ve medyanın bir kesimi "basın özgürlüğü" ekseninde ele alınıp "muhalif bir kalem susturuluyor" biçiminde yorumluyor.
Oysa bu doğru değil. Sevgili Sevilay (Yükselir) açık açık yazıyor. Odatv ve Soner Yalçın yıllardır haber değil tam aksine iftira üreten bir merkez...
Kitapları da farklı değil. Şimdi Ergenekon davasından tutuklandı ve önümüzdeki süreçte yargı önüne çıkıp yargılanacak. Mahkûm olur mu olmaz mı o ayrı konu ama toplumun vicdanında nefret suçu işlemekten hüküm giydiği çok açık. Bu gerçeği en çarpıcı biçimde adını ağzına alarak kirlettiği merhum Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi dile getiriyor: "Bu bir zihniyetin tartışmasıdır."
Nefret üreten sorunlu bir zihniyet var karşımızda. Bunun basın özgürlüğüyle hiçbir ilişkisi yok. Soner Yalçın bugün değil, dün de bu ülkeyi ceberut biçimde yöneten darbeci zihniyetlerle iç içe bir medya çalışanıydı. Daha açıkçası "Apoletli gazeteci"ydi.
Görevini bugün değil dün de eksiksiz yerine getirdi. Beni her gördüğünde gazeteciliğime saygıda kusur etmeyen Yalçın, 2009 yılı başlarında Taraf gazetesinde Neşe Düzel'le yaptığım söyleşide, Ergenekon operasyonlarının süreceğinden söz edince çılgına dönüp, saldırıya geçti. Bugünlerin geleceği o günden belliydi.
Önce Akşam gazetesindeki tetikçisisaldırdı. Susurluk döneminde vurulmamla ilgili şüphe yaratıcı sorular sorup, yalan yanlış biçimde CHP'den adaylığıma kadar bir dizi iftira sıraladı.
Aslında o olayın ayrıntılarını, bugün onlara sahip çıkan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yardımcısı, CHP'nin ikinci adamı Gürsel Tekin iyi biliyor. Ona sorsalar gerçeği öğrenecekler ama onların derdi gerçek değil, iftira...
İftiraya Odatv'yle devam ettiler. Baştan sona yalan "Fethullah Gülen'den özür dilemeye gitti" haberini yaptılar. Gülen kasetini kendi yol arkadaşları Ergenekoncuların yaptığını bile bile bana mal etmeye kalktı. Ve ne yazık ki, o gün çağrı yapmama rağmen haberi sunan Ali Kırca çıkıp gerçeği açıklamadı.
Yapılan haber değil, "çamur at izi kalsın" iğrençliğiydi.
Bu mu muhalif kalem olmak?