Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ne oldu şimdi?

Ne oldu şimdi?

Hiç! Kendi kendimizi perişan ettik..
Taraflar çok mutlu olmuştur herhalde..
Bana göre Taksim’de 1 Mayıs kutlanabilir.. İnatlaşmaya hiç gerek yoktu..
Taksim’de 1 Mayıs konusunda provokasyon ihtimali yok mu? Var! O zaman iktidarın bu provokasyonu önleme görevi var.
Peki bu kolay mı?
Sanmıyorum.
Devletin içindeki bazı unsurlar; parti ve sendika çevresindeki bazı grublar bu konuda risk taşıyor..
Kızıl Maskeliler hemen ortaya çıktılar..
Peki çare ne?
Ara bir çözüm bulunmuştu aslında.. Parti, dernek, oda, temsilci yöneticileriden oluşan birkaç yüz kişi kısa bir yürüyüş yapar, Taksim’e çelenk kolay, karanfil bırakırlar, sonra da dağılırlardı. Kutlama bir başka yerde yapılabilirdi.
Ama olmadı..
Bir taraf “Devletle inatlaşılmaz” havasında, öteki taraf “Milletle inatlaşılmaz” havasında..
İktidar “devlet” kartını açıyor. Bu kart oldukça tehlikeli bir kart aslında.. Birileri de iktidara karşı bu kartı kullanıyor.
Devlet dediğiniz, halk, toprak ve bu halkın iradesi sonucu ortaya çıkan anayasal düzendir.. Bu düzen siyasi partiler aracılığı ile oluşturulan Parlemento tarafından ve onun içinden çıkan bir hükümet tarafından ve onun çıkarttığı yasalarla kurgulanır, yenilenir, yönetilir, denetlenir..
Devlet sonunda millet için vardır.. Millet de bireylerden oluşur.. Devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temeli, temel hak ve hürriyetlerin korunup geliştirilmesine bağlıdır.. Bu hak ve hürriyetlerin ilki de, inanç - fikir, ifade ve örgütlenme hürriyetidir..
Taksim’de yaşananlar, ifade hürriyetinin ihlali şeklinde yorumlanabilir..
Bu tür şeyler, silahsız, saldırısız, genel sağlık, kamu düzeni ve güvenliği ve genel ahlaka aykırı olmadığı sürece izne tabi değildir.. Bu şartlarda hukuka aykırılık ortaya çıkmaz..
Aslında basının tavrı da bir garip: izinsiz gösteri diye bir şey çıkarttılar. Herkes de öyle zannediyor..
Taksim’de trafik aksatılacaksa burada hükümetin alternatif yollar tesbit etmesi gerek. Eğer sahib olduğu bilgi ve istihbarat bu konuda risk olduğunu gösteriyorsa, bu eylemi erteleyebilir ya da başka yer gösterebilir. Ancak bu durumda da tertip heyeti yargıya giderek yürütmeyi durdurma talebinde bulunabilir.. Sorumlular hakkında maddi ve manevi tazminat davası açabilir
Ama kimsenin bu yola gittiği yok. Yargı denetimi burada tam olarak işletilmiyor.. Kimse yargıya güvenmiyor.
Peki bu durumdan şikâyet eden partililer bu konuda yargı reformuna razı mı, o da değil.
İfade hürriyeti konusunda bu kadar hassas olanlar, mesela dini hürriyetlerin ifadesi konusunda aynı yaklaşıma sahip mi?
Yok canım.
Adam Taksim meydanında yaşanan olayları “İslâm faşizmi” olarak nitelendiriyor canlı yayında. Bu adam bir milletvekili.. Taksim’de emniyet güçlerinin tepkisi sertti. Göstericilerin en azından bir bölümü de çok iyi niyetli değildi.. Daha kötü şeyler olabilirdi. Ama sendikalar neyse ki direnmedi..
Aslında bu iş inatlaşmadan ve daha sağlıklı bir şekilde çözülebilirdi..
Birilerinin meydan okumaya varan tavırları, üslubları, öbür tarafın uzlaşmaz tavrı işleri bu noktaya getirdi..
Bana kalırsa kimsenin derdi 1 Mayıs değildi. İktidar 1 Mayıs’ı bayrak yapma konusunda tutarsız ve çelişkili bir yol izledi.. Muhalefet ise 1 Mayıs’ı bir meydan okuma, siyasi bir baskı, bir muhalefet vesilesi olarak gördü.. Derin devlet ya da çete, ortalığı karıştırmak isteyen çevrelerin de tam istediği buydu. Her iki tarafın ortak yapımı ile bir bayram daha bir skandala dönüştü..
Şimdi sırada 3 Mayıs var. Türkçülük bayramı..
Bizde bayram da kriz de bitmez..
19 Mayıs’ımız var daha.
27 Mayıs’ımız var..
29 Mayıs’ımız var; İstanbul’un fethi biliyorsunuz.. 30 Mayıs 1876’da tarihimizin en talihsiz olaylarından biri olan Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesi ve sarayının yağma edilmesi, kısa bir süre sonra öldürülmesi ve intihar ettiğinin açıklanması..
Her hafta bir kriz..
Kriz bitmez bizde. Biri biter biri başlar. Dünya krizi, bölge krizi, ülke krizi, ekonomik kriz, siyasi kriz derken ömür biter.
Kriz üreticileri ya da her şeyden kriz icad eden çevrelerin elinden bu terör ve irtica oyuncağı alınmadan, onların haksız servet edinmelerini sağlayan kayıtdışı ekonomi düzeni sonlandırılmadan bu işler bitmez.
Dilerim şu saaten sonra birileri 1 Mayıs’ı bahane edip ortalığı kana bulamaz. Bu iş, kriz patronlarının merhametlerine bırakılamayacak kadar önemli. Selâm ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi