Erbakan ve otomobil maceramız
Başbakan Tayyip Erdoğan bir süre önce ülkemizin öndegelen işadamlarına hitap ederken, "Hani bizim yerli otomobilimiz?" diye sordu ve "Sizlerden tamamen kendi mühendislik çabalarımızın ürünü bir otomobil üretmenizi bekliyorum." ricasında bulundu.
Yıl 2011. Türkiye'de her marka otomobil var, ama bir teki bile kendi markamız değil...
Önceki gün kaybettiğimiz Prof. Necmettin Erbakan'ın henüz genç bir bilim adamıyken tavsiyeleri dinlenseydi, bu alandaki utanılası eksikliğimiz çoktan ortadan kalkmış olurdu. Hem de tam 50 yıl önce...
Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Cemil Koçak 27 Mayıs (1960) darbesi sonrasında kurulan Bakanlar Kurulu'nun tutanaklarını yayımladı. Yapı Kredi Yayınları (YKY) arasında çıkan iki ciltlik kitapta pek çok ilginç ayrıntı yer alıyor da, benim ilgimi en fazla Necmettin Erbakan'ın davet edildiği oturumda konuşulanlar çekmişti. Okuduklarımı Kulis'e yansıtmıştım da...
Türkiye'de sadece geçen yıl 1 milyona yakın (930 bin) motorlu araç trafiğe katıldı; toplam araç sayısı 15 milyonun üzerinde... Oysa 1961 yılında bu rakam 84 bindi ve bunlardan yalnızca 38 bini otomobildi. Eğer Erbakan'ın dedikleri istikametinde bir sanayi politikası izlenmiş olsaydı, benzer durumdaki Japonya, Kore ve Brezilya gibi kendi markasını üreten ülkelerden biri de biz olabilirdik...
Erbakan 4 Mart 1961 tarihli Bakanlar Kurulu (BK) toplantısına katılmış. O zaman İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) motorlar kürsüsünde doçent... Toplantıya iki Milli Birlik Komitesi üyesi de meraktan girmiş: Sıtkı Ulay ile Sami Küçük... O sırada 30'lu yaşlarını sürdüren genç Erbakan, karşısındakilere, önce ülke sanayiinin genel durumuna dair görüşlerini anlatmış, sonra da otomobil üretimi projesini aktarmış...
O yıllarda Türkiye'ye otomobil ithali yasak, trafikteki araçlar bedelsiz ithalat yoluyla sokulanlar... Ancak gümrük kapılarının daha fazla kapalı tutulamayacağını askerler de görüyor. Dövizin kıt olduğu ortamda yabancı markalar yerine yerli üretimin mi daha makul olabileceği üzerinde kafa yoruluyor.
BK toplantısı sabah 9.45'te başlıyor ve iki saat sürüyor. Görüşmenin metni kitabın 2. cildinde 20 sayfalık bir yer işgal ediyor (949-969).
Sunumunda, Erbakan, 'araştırma-geliştirme' alanına önem verilmesini, ithalâttan sanayi için fon ayrılmasını, ülkede üretilebilen makinelerin ithalâtının kısıtlanmasını, üniversite-sanayi işbirliğini ve tavsiyelerinin yasalarla takviye edilmesini savunuyor.
Bakanlara tavsiyesi şu: "Bizim memleketimizde önce demir-çelik sanayii kurulmalı, ondan sonra makine tezgâhları kurulmalı ve sonra da imalât yapacak fabrikalar tesis edilmelidir."
Tezini savunurken ABD ve İsrail dahil başka ülkelerden örnekler de verdiği görülüyor Erbakan'ın... O sırada Türkiye ile aynı milli gelire sahip Brezilya'nın kendi otomobilini üretmeye başladığını birkaç kez tekrarlıyor. (Brezilya bugün kendi uçağını da üretiyor. TK) Brezilya 1960'larda yılda 120 bin otomobil üretmektedir ve Cumhurbaşkanı Kubiçik bir mühendisi bu işle görevlendirmiş, o da daha ilk yıl 30 bin otomobil üretmeyi başarmıştır...
O zaman söylediklerini bugün okurken hiç yabancılık çekmiyoruz: "Bugün Türkiye'de 300 bin sanat okulu mezunu, mühendis, teknisyen ve sanatkâr vardır; bunların yüzde 5'i sanayi sahasında, yüzde 95'i başka sahalarda çalışmakta, çeşitli yerlerde kâtiplik, biletçilik yapmaktadır." diyor meselâ...
'Devletin önderliğinde yapılmasını' arzuladığı proje aslında basit: "İlk senelerde otomobil imalâtında kullanılacak malzemenin yarısını Türk malı olarak imal etmek mümkündür. Otomobil için yeni bir yatırım yapılmasına da lüzum yoktur; bu hususta lüzumlu fabrikalar mevcuttur. Bunlar bugün yüzde 10 kapasite ile çalışmaktadırlar. (..) Böyle bir imalât belki montaj fabrikalarından da istifade edildiği taktirde ufak yatırımlarla tahakkuk ettirilebilir."
Soru-cevap faslına geçildiğinde herkes eteğindeki taşı döküyor. Kemal Kurdaş "Biz geri kalmış bir memleketiz, yapamayız" itirazını "Zaten Brezilya bir deli tarafından idare ediliyor" noktasına kadar vardırmış... Mehmet Baydur gibi "Çimento ve şeker fabrikaları kurduk da ne oldu? Bunlar bugün yük, memlekete hayır değil, felâket getiriyor" diyen de çıkmış...
Kitaptan 'Devrim' otomobiliyle ilgili ilk toplantının Erbakan'ın katıldığı BK'dan sadece üç ay sonra yapıldığını öğreniyoruz... Yolcu ederken kendisini 15 gün sonra yeniden çağıracaklarını söylemiş bakanlar; ama aynı konuda başka toplantılar da yaptıkları, o toplantılarda Erbakan'ın adı da geçtiği halde kendisini bir daha çağırmamışlar... Erbakan 85 yaşında vefat etti, biz hâlâ kendi otomobilimizi yapamıyoruz..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.