Yargı ve siyaset
Bir suç işlendiği zaman güvenlik güçleri hem suçluyu hem de delilleri tespit ederek bunları yargıya götürür ve yargılama süreci başlar. İşlenen suç siyasi ise devlet önce olayı siyasi olarak değerlendirir ve siyasi eylemin önlenmesi için tedbirler alır, bu tedbirlerin içinde yargıya başvurmak da vardır. Devletin tespit ettiği bir suçu yargıya götürmemesi mümkün müdür? Bugün yaşadıklarımıza hiç benzemese bile şöyle bir örnek verebiliriz. Ülkeye yönelik faaliyetlerde bununan ve siyaseti suç işleyerek etkileyen bir şahsı, sırf ilişkilerini tespit amacıyla izlemekle yetinilebilir ve yargıya başvurulmaz.
Buradan şu sonucu çıkarabiliriz. Bir ülkede suç teşkil eden fiillere başvuran kişiler güvenlik güçleri tarafından tespit edilir, hareketi engellemek için bir plan hazırlanır ve yargı gerektiğinde görev alır. Yani asıl amaç hukuk dışı yollara başvurarak ülke siyasetine yön vermek isteyenlerin projelerini engellemektir.
Bu süreç ülkemizde iki noktada kırılganlık göstermektedir. Birincisi eylemlerin devletin kurumları tarafından tepit edilmemiş ve bazı ihbarlara dayanarak yapılıyor olmasıdır. Bu ihbarların bir özelliği de ihbarların güvenlik güçlerine yapılmaması, doğrudan medyaya aktarılarak buradan yargının devreye girmesidir. Eğer ihbar doğrudan güvenlik güçlerine yapılsaydı ihbarların ve delillerin gerçekliği, doğruların yanına yanlış eklemeler yapılıp yapılmadığı kontrol edilirdi.
İkinci kırılgan nokta sürecin devletin kurumları arasındaki bir mücadele olduğu intibaının yaratılmasıdır. Siyaset kurumu demokrasi mücadelesi verirken bazı devlet kurumlarının buna karşı olduğu izlenimi yaratılmaktadır. Ayrıca yargının güvenilirliği konusunda tereddütler vardır. Asıl tehlike iç ve dış şartlar nedeniyle gerçekleşmesi mümkün olmayan darbe iddiaları değil devlet içindeki bu bölünmüşlüktür.
Türkiye’nin geleceği, bütünlüğü, bölgesinde ve dünyada etkili bir güç olup olmayacağı söz konusu iken kurumlar arasında yaratılan bu güvensizlik bence yapılan en büyük operasyondur.
Yapılması gereken şudur: Devlet kendisini bu sürecin tamamen dışında ilan etmekten vazgeçmeli, yargının adil karar vermesi için gerekli delilleri toplayacağı ve bunun tarafsız olacağı, güvenlik filtresinden geçirileceği intibaı yaratılmalıdır. İktidarı destekleyen medyanın her iddiayı gerçek kabul edip savunmayı gözardı etmesinden vazgeçilmelidir. Devletin kurumlarının bu davada tarafmış gibi görünmesi engellenmeli hem iddiaların ispatlanması hem savunmaların gerçekliği herkes tarafından aynı ölçüde istenmelidir.
Türkiye adeta göğe yükselen bir merdivenin basamaklarında tırmanırken, değerleriyle dünyada bir örnek teşkil edebilecekken, insanların dünyevi ihtiraslarına bu gelecek kurban edilmemelidir. Buna ulaşmanın yolu siyasete, bürokrasiye, medyaya yön veren yöneticilerin ortak bir hedefte buluşmaları, bu hedefe varacak yolların farklı olmasına önem vermeyerek hedefe ulaşmanın en uygun yolunda uzlaşmalarıdır. Ülkemize yönelik terör ve provokasyonların artma ihtimaline karşılık birbirimizi değil saldıranları alt etmeyi hedef saymalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.