Aferin Kadir Topbaş’a
Kadir Topbaş, meteororloji uzmanı olsa ancak bu kadar ayrıntılı bir biçimde İstanbul’u kasıp kavuracak soğuğu, karı ve fırtınayı anlatabilirdi. Topbaş, halkın anlayacağı bir biçimde, belediyenin aldığı önlemleri, yolların nasıl açık tutulacağını, rüzgarın şiddetini televizyon ekranlarından, bıkıp usanmadan, daha hava günlük güneşlikken hemşehrilerine bir bir açıkladı.
Kar gelince de aldığı önlemlerin ne kadar doğru ve yerinde olduğunu İstanbullular gördü. Hiç bir yerde sokaklar, caddeler kapanmadı, ana arterler buz tutmadı, ulaşım, trafik, yollar elverdiğince, aktı, doğa koşullarına yenik düşmedi İstanbul’lu.
Aslında bir süredir Topbaş’la ilgili bir şeyler yazmak istiyordum; kar aracı oldu.
Örneğin tüneller... Kabataş Tüneli, sık sık TEM’den Bakırköy yönüne gitmek zorunda olanlar için bir can simidi. Kabataş’tan tünelle Piyalepaşa’ya oradan da ikinci tünelle Kağıthane’ye ve bağlantı yoluyla da TEM’e çıkıyorum rahatça. Eskiden bu yol en az 20 dakika kimi zaman da yarım saat sürerdi. Şimdiyse beş dakikada TEM’in göbeğine varabiliyorum.
Gelelim kentsel dönüşüm projelerine. Bu, o kadar geç kalınmış bir konu ki, eğer şimdi ele alınmasa, örneğin beş yıl daha beklenseydi, İstanbl’u kurtarmak mümkün olmayacaktı. Bu arada ilçe belediyelerinin katkılarını da unutmamak gerek. Ve tabii TOKİ’nin çalışmalarını. Şu sıralar iki önemli proje var. Bunlardan biri Balat diğeriyse Tepebaşı. Bunların gerçekleşmesi, en azından kısa sürede, çok güç gibi görünüyor. Çünkü kamulaştırmaya milyarlar gerekiyor. Hele de Tepebaşı’nda. Ama bu iki semt bittiği zaman ne kadar da güzel olabileceğini tahmin edebiliyorum.
İstanbul’un gecekondulaşması özellikle 1930’lardan ve de II. Dünya Savaşı’ndan sonra hız kazanmıştı. Belediye hizmetlerinin aksamasına da yol açan gecekondulaşmaya, yıllarca, bu çarpık yapılara sığınan insanların oyların göz dikenler izin verdi. “Size yol getireceğiz... elektrk, su getireceğiz... tapu dağıtacağız...” diyerek hem oyları devşirdiler hem de İstanbul’un dev bir köye dönüşmesine yol açtılar. Çevreyle ilgilenilmedi; köyleşen İstanbul’un büyük bir hızla dev bir çöplüğe dönüşmesine, denizlerin kirlenmesine de kimse aldırış etmedi. Gün geldi sussuz kaldı İstanbul; gün geldi elektriksiz.
Artık bu karabasanlar geçmişte kaldı. İstanbul’u gerçekten seven belediye başkanları suyu da temizledi, elektriğin her yeri, kesintisiz aydınlatmasını da sağladı.
Kadir Topbaş’a trafik ve kenti köyden şehire dönüştürmek kaldı. Trafik sorununu, metreoyu İstanbul’un dört bir köşesine götürmekle, Marmaray Projesi’yle de Anadaolu Yakası’na taşımakla, yolları tünellerle birbirine bağlamakla, alt ve üst geçitlerle çözme savaşı veriyor. Zaman zaman eleştiriyoruz, kızıyoruz ama Kadir Bey’den daha iyisinin nasıl yapılabileceği konusunda da ortaya somut birşey koyamıyoruz. Onun için de teşekkür etmek gerekiyor Topbaş’a.
Ha unutmadan, bir de belediyenin çıkardığı dergilere bir çeki düzen verse ve de her sayfasına kendi resminin basılmasına engel olsa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.