İlk Cemre: Şule Yüksel Şenler
İslam’ın öncü kadınları vardır. Hazreti Hatice validemizle başlayan bir silsile. Lider, öğretmen, savaşçıdır onlar. Hazreti Ayşe, Meryem, Asiye... Dönemlerinin Firavunlarına karşı Haktan yana durmuş kadınlar... Toplumun direği ve aynı zamanda temeli. Fatımalar, Rabialar. Essabikattan olan kadınlar. Asırları aşan, yüzyılları biraraya getirip el ele tutuşan kadınlar. Her dönemin var böyle kadınları. Tarihin derinliklerinde birbirleriyle paslaşan kadınlar.
Şule Yüksel Şenler bu şanlı kadınlardan günümüzün payına düşenlerdendir. Yüce Kur’an’ın ifadeleriyle Essabikat Elkanitat Essabirat Elmüslimat ve Elmüminat olarak tavsif edilen kadınlardandır Sayın Şenler. Dinle alakalı hiçbir şeyin tolere edilmediği bir zamanda tek başına ayakta duran, mücadele eden bir öncü kadındır Şule ablamız.
Her yaştan kadına, genç kıza ve genel anlamda müslümanlara duruşuyla ilham kaynağı olmuş bir şahsiyettir Şule Yüksel Şenler.
Yaşadığı bütün zorluklara rağmen mücadeleden yılmayan bir aktivist Müslümandır Şule Yüksel Şenler.
Çocukluk yıllarımda değerli Tokuz ailesinden Bursa cezaevinde geçirdiği müthiş günlerin hikayesini dinlemiştim. Sistem onu ezmeye çalışmış, ancak bir türlü başarılı olamamıştır. Dine mesafeli duran karşı kesim diye adlandırabileceğimiz insanların dahi takdirini toplamış bir entellektüeldir Şule Yüksel Şenler.
Bugün de hâlâ bizlerin, insanlığın dertleriyle dertlenir, onlarla hemhal olur, kendi derdini unutur, bizimkine koşar Şule ablamız.
Gençlerimizde idealizmin eksikliğini bariz bir şekilde gördüğümüz şu günlerde Şule Yüksel Şenler’e rol model olarak her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Onun kıymetini bilelim, gençlerimize, çocuklarımıza tanıtalım.
Ben annemin bir akranı arkadaşı olarak Şule Ablamızla çok erken yaşlarımda tanışma mutluluğuna eriştim. O günlerde onlar, sadece birkaç İstanbullu kadın olarak başörtülerini başlarında şerefle taşıdılar. Öyle ki annemden dinlediğime göre, o yıllarda -1960’lardan söz ediyoruz-, sokakta uzaktan birbirlerini görseler, aa şu olmalı diye tanırlarmış, sayıları o derece azmış. Nadirlermiş. Onlar o günlerin İstanbul’unun birkaç müslüman başörtülü kadınıymış…
Çok şükür benim kızlarım Fatıma ve Meryem de yani ailemizden üçüncü nesil de Şule ablamızla tanıştı, ondan feyiz alma imkanına erişti. Umarım bütün çocuklarımız Şule Ablamızın eserlerinden, şahsiyetinden, fikirlerinden istifade ederler.
Son olarak sizlerle daha önce paylaştığım bir hatıramı tekrar hatırlatmak istiyorum: Ben Washington’da olduğumdan Şule abla ile daha çok telefonda görüşme imkanımız oluyor. Yine bir defasında hal hatır sorduktan sonra ben o hafta olan bazı gelişmelerden söz etmeye başladım Şule ablaya. Ancak o gün sesinin biraz buruk olduğunu fark etmiştim. “Şule ablacım AKDER’den arkadaşlar geldiler. Birleşmiş Milletler’in toplantısı vardı, orada başörtüsü yasağı üzerine çalışma yaptılar, bazı görüşmeler için de Washington’a geçtiler” dedim ve müjdeyi verdim: “BM Türkiye’deki başörtüsü yasağını bir insan hakkı ihlali olarak kayıtlara geçecek bundan sonra!” Birden o sesi bana az önce biraz burukça gelen Şule Abla enerji ve neşe içerisinde karşılık verdi, ve benim için çok önemli bir şey ağzından dökülüverdi: “Durmayacak benim kızlarım, durmayacaklar!” Gerçekten de bu bizim mottomuz, sloganımız oldu. Durmayacağız.
Bu akşam Üsküdar Belediyesi’nin himayesinde İHL Sözlük tarafından düzenlenen İlk Cemre: Şule Yüksel Şenler Vefa Gecesi’nde, Şule ablamızla buluşacağız. Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde saat 20:00’de gerçekleşecek bu programda ona bizzat hizmetlerinden dolayı teşekkür edeceğiz. Şule ablama Rabbimden hayırlı, sağlıklı, bereketli, uzun bir ömür diliyorum. Ona çok ihtiyacımız var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.