Oray Pensilvanya’ya mı gitti?
Rusya’ya, Çin’e sövenler, kaçmaları gerektiğinde Rusya’ya ve Çin’e kaçmazlar. ABD ya da bir başka NATO ülkesine kaçarlar.. ABD’ye sövenler de ABD’ye kaçar.. Amerika kendi rakiplerini de besler.
İşin ilginç yanı ulusalcılar da ABD’ye kaçıyorlar..
Ve son olarak Oray da tercihini ABD’den yana yaptı.
Niye gitti bilinmiyor, ama sessizce ortalıktan kaybolması, akıllara Ergenekon davasında sıranın kendine gelebileceği endişesine kapılmış olma ihtimalini getiriyor..
Tek bir Amerika yok. O hangi Amerika’ya gitti bilmiyoruz. Herhalde Pensilvanya’ya gitmemiştir..
Bir de Çetin Doğan’ın damadının Amerikası var.. Amerika’da herkese yer vardır..
Çetin Doğan diyince Namık Kemal Zeybek’in son röportajı geldi aklıma..
Uzun yıllar Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı yapan Zeybek’in yerine Sezer, Çetin Doğan’ı atamış. Gazeteci, Zeybek’e “Doğan’ın atanmasıyla Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde neler değişti?” diye soruyor, o da başlıyor anlatmaya: “Hemen gelir gelmez başörtüsü yasağı getirdi, trajikomik şeyler oldu. ‘Üniversite bitirmeyen bir insanın bir üniversitenin başında ne işi var’ sorusu da ilginç bir sorudur. Üniversite başka bir şeydir, akademi başka bir şeydir. Hayatı boyunca savaşmaya göre yetişmiş bir insan üniversitenin başına getirilirse ne yapar? Savaşır. Çünkü, hayatı savaşmak. O da ilk önce başörtüsü ile savaştı, ilk icraatı başörtüsü savaşı. Bırakın üniversiteyi de bizim Bahçelievler’de küçük bir binamız vardı, o binanın kapısına ‘Burası kamusal alandır, buraya başörtüsü ile gelmek yasaktır, gelen olursa kime geliyorsa o sorumlu tutulacaktır’ diye yazı yazdılar. Bu dediğim yer irtibat bürosu, öğrencilerimizin anneleri durumlarını sormak için ve çocuklarına harçlık göndermek için geliyor, ‘İçeri giremezsin, başörtün var, aç’ diyor. İkinci olarak Ahmet Yesevi dersi adı altında din dersi koymuştuk, onunla savaştı.” Ulusalcı Doğan’ın profili bu.. Balyoz iddianamesindeki planların nasıl bir kafa yapısının ürünü olduğunu görmek, anlamak açısından bu önemli..
Zeybek devam ediyor: “Benim 60 tane lisem vardı, onları kapattı. O bölgede Türkiye Türkçesi öğretmek için açtığım 60 lise vardı, hepsini kapattı. 3 tane üniversitede, birisi Rusya’da olmak üzere, Türkoloji bölümleri açmıştım, onları kapattı. Bir öğretmen tayin ediyoruz oraya, 100 dolar maaşla. Bütün okula Türkiye’yi öğretiyor, Türkiye Türkçesi öğretiyor, Türkiye’yi sevdiriyor. Harika bir sistem. Bunu gitsin birisi açsın şimdi veriyorlar mı? Kampüsün içinde bir mescit projesi vardı, onu yapmaya uğraşıyorduk, kaldırdı. Ankara’nın başına bir tuğgeneral getirdi koydu, İstanbul’da bir büromuz vardı bir albay getirdi, Türkistan’daki üniversitenin başına 4 tane albay getirdi, Kazaklar, ‘Türkiye ordu mu kuruyor? Bizimle savaş mı yapacak?’ diye bana sordular, ‘Yok, kendisi subay olduğu için arkadaşlarını getiriyor’ dedim. Bu arkadaşlar içinde çok değerli olanlar da vardır, o ayrı bir bahis, ben kişilerle ilgili söylemiyorum. üniversitenin her tarafı albaylarla donatılırsa. Görev teslim almaya geldiği zaman bir manga askerle sardılar bizim buradaki yerin etrafını. Öyle teslim aldı. Ben çağırıyorum, ‘Gel, teslim edeyim’ diyorum, ama ondan önce bir manga asker geliyor, binanın etrafını sarıyor, başlarında bir başçavuş. Böyle tuhaf bir şey, devir teslim sırasında, sanki 28 Şubat müdahalesi yapılıyor. Maalesef böyle oldu. Benimle de mücadele etti, savaştı. Karşısına hedef tahtaları koyup savaşıyordu.”
Zeybek ayağını denk alsın. Ergenekon’un Haberal mı, Süheyl Batum mu derken, neyse ki Batum CHP’ye, Haberal da hapishaneye girdi de kurtuldu.. Zeybek’in anlaşılan Ergenekonun avukatlığını üstlenmeye niyeti yok.. Dahası Silivri’den Meclis’e tünel kazarak hapisten adam kaçırma niyeti de yok. Bu gündeki Çetin Doğan’la ilgili röportajından sonra herhalde MHP’nin istepnesi de ol(a)mayacaktır.. Ama bu açıklama onu, Balyoz davasına tanık yapabilir. Bu işin bir de Kazakistan boyutu var çünki.. Çetin paşa oraya tatile gitmedi.
Çetin Doğan çok talihsiz bir adam.. Kendisi için bir sığınak gibi gördüğü damadı, şimdi sırtında bir kambur.. Dava başladığında Hurşit Tolon adı daha önde idi, bu gün Çetin Doğan adı daha çok dolaşıyor ortalıkta ve tabii ki, çok da olumlu bir şekilde değil.. Konuştukça hem kendini ve hem de yardım etmeye çalıştığı kişileri ele vermeye devam ediyor..
Aslında savcılar Çetin Doğan’ın sözünü ettiği çelişkilerin üzerine gidip, bu işin perde arkasını aydınlatabilirler.. Bu belgelerin düzmece, belli bir çete tarafından komplo olarak üretildiğini söylüyorlar. Peki bunu kimler, ne için ve nasıl yapabilir, bunu araştırmak gerek.. Bu işler, çete tarafından belgelerin ele geçme ihtimaline karşı düşünülmüş tedbirler olamaz mı mesela? O bilgilere konu kuruluşları da mercek altına almak gerekebilir. Belgelerin 2003’ten bu yana, düzenli olarak güncellendiğini de biliyoruz.. Yani bu adamlar bu belgeleri oluşturup, sonra da turşusunu kurmuş olamazlar.. Sonunda bu işi yapanlar da “insan” ve onlar da hata yapmış da olabilirler. Daha sonra birileri bu sürece müdahil olup, bir takım evraklar da yer değiştirmiş de olabilir. Bu kadar kapsamlı bir plan yapanlar, bazı ihtimalleri ve ayrıntıları ihmal etmiş olamaz.
Hem zaten bu memlekette ilk defa darbe yapılmıyor. Ellerinden gelse birileri hâlâ bir şeyler yapma derdinde.. Bu adamlar paşa hanımlarının altın gününü bile planlamışlar. Anıtkabir’e çıkan hanımların makyajına, güneş gözlüğüne bile müdahil oluyorlar. Kocaları ordu evinde çocuk bakmakla görevlendiriliyor..
Sahi Oray nereye gitti? Niçin? Ne zaman dönecek? Ya da sırada başka kimler var?.. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.