Kurucu Meclis kurulamaz
Ümit Hanım'ın "imana geldiğini" sanıyorsunuz değil mi?
İstanbul sermayesinin sözcülüğünü yapan, bir yandan da bürokrasiyi gıdıklayan gazeteler o havayı yaratmak istiyorlar da... Ne büyük kadınmış...
TÜSİAD nihayet somut önerilerle gelmiş, yeni anayasa için cesur teklifler getirmiş. (Bugüne kadar ayak sürüyor, mızmızlanıyordu.)
"Devletin şekli cumhuriyettir" maddesi hariç, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez maddeler bile değişebilir artık, diyor...
Yani bayrağın ayyıldızlı bayrak olması, başkentin Ankara olması bile değişebilirmiş!
Yok yahu... Bu şimdi ilericilik mi oluyor? Biz söylesek yumurta atmaya değil tabancayla vurmaya kalkardınız!
Türkiye'de, birkaç egzantrik ve ihtiyar mütefekkir hariç, devlet şeklinin değiştirilmesini isteyen hiçkimse, ama hiçkimse yok. (Osmanoğlu ailesine "yeniden tahta çıkmak ister misiniz" diye sorun bakalım, hortlak görmüş gibi nasıl korkacaklar...)
Olmayan meseleyi ortaya atıp yeni ve çarpıcı bir şey söylermiş gibi yapan Ümit Hanım, aynı öneriler demetinde "başkanlık ya da yarı başkanlık" sistemine de karşı çıkmış. Hatta "cumhurbaşkanının yetkileri sınırlandırılmalıdır" diye de pekiştirmiş bunu.
Meselenin bam teli de burası: Değişime artık daha fazla karşı çıkamayacağını gördüğün ve anladığın noktada, sen de değişimden yana gibi görünüp hiç olmazsa "eski düzenin kurtarabildiğin kadarını kurtarmaya" bakacaksın!
Örneğin, Recep Tayyip Erdoğan'ın halk tarafından başkan seçilmesini şimdiden engellemeye çalışacaksın. Nasıl olsa senin sözcülüğünü yapan memur gazeteleri de aynı yönde yazıyorlar.
Erdoğan yetkili başkan olursa İstanbul sermayesinin aleyhinde, Anadolu sermayesinin lehinde işler yapmaya kalkar alimallah! (Oysa Kılıçdaroğlu fos çıkmasaydı bütün bu atraksiyonlara hiç gerek kalmayacaktı kardeş.)
Bir başka "yokuşa sürme" yöntemi, kurucu meclis teklifidir. Bunu CHP militanı şarkıcı, besteci, güfteci, köşe yazarı, romancı, senarist, yönetmen düşünürler de yapıyorlar.
TÜSİAD da kurucu meclis istemiş.
Bu da, yeni anayasayı engellemenin, hiç olmazsa işi uzatmanın, elden geldiğince törpülemenin bir başka yolu, bir başka arayışı.
Canım bunların hepsi de kötü niyetli değil ya, içlerinde samimi olanlar da var.
Sözüm onlaradır: Kurucu meclis kurulamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ister üstünde, ister yalnızca dışında, yakınında ya da uzağında, başka hiçbir yasama meclisi oluşturulamaz, idamlık suçtur. (İsterse bu diğer meclis yalnızca anayasa çalışmalarıyla uğraşacak olsun...)
Kim seçecektir bu meclisin üyelerini? Halk, diyeceksiniz.
Peki, böyle bir meclisin seçilmesi ve toplanması "kararını" kim, hangi irade verecektir?
Hükümetin böyle bir yetkisi yoktur, yaparsa meşruluğunu kaybeder.
TBMM yapamaz, onun da yetkisi yoktur. Haklarından ve görevlerinden bir kısmını başka bir kuruma devredemez, yaparsa o da gayrimeşru duruma düşer.
İsterseniz sekiz yüz bin imza toplayıp aklınız sıra kamuoyu yaratmaya da çalışınız, bir yere varamazsınız.
Kurucu meclisi ancak "darbeciler" toplayabilirlerdi bir darbeden sonra, 1960 ve 1980 yıllarında olduğu gibi, onlar da kendi canlarının derdindeler...
Af buyurun, Atatürk 1921 Anayasası'nı, sonra da 1924 değişikliğini yapmak için kurucu meclis mi toplamıştı yoksa bu işi gene TBMM'de mi bitirmişti?
Vara yoğa yerli yersiz Atatürk'ün uygulamalarını örnek göstermiyor musunuz, hadi cevap verin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.