ABD bizi her dakika gözetlerken biz ne yapıyoruz?
Taraf gazetesinin yayınladığı Wikileaks'in Türkiye'yle ilgili belgeleri, süper devlet olmanın ne anlama geldiğini de gösteriyor.
Gerek Washington'daki karar merkezleri, gerekse Türkiye'deki Amerikan diplomatları her gün ve her konuda bu ülkede yer alan gelişmeleri dikkatle izliyorlar.
Düşünün ki Türkiye ABD'nin arka bahçesindeki bir Latin Amerika ülkesi değil.
Aramızda okyanuslar var.
Ama Türk generalleri arasındaki demokrasinin benimsenmesine ilişkin kamplaşmalar da, mezhepler, tarikatlar ve cemaatler de, siyasi figürler de, sosyo-politik yapılanmalar da birinci elden anlaşılmaya çalışılıyor.
Aslında bunlar çoğumuzun bildiği ama savcıların iddianamelerinde yer almadan fazla önem vermediğimiz Türkiye gerçeklerinin bir bölümü...
Örneğin "Genç subaylar huzursuz" şeklindeki bir haber, Ergenekon dosyası açılana kadar çoğumuzun ilgisini çekmedi...
Neleri öğrenebiliriz?
Ne var ki Amerikan diplomatları bunu o anda dönemin Genelkurmay Başkanı'nın basın toplantısının ışığında hemen raporlamışlar.
Bakarsınız ileride yayınlanacak Wikileaks belgeleri sayesinde 27 Nisan "e-muhtırası" ertesindeki "Dolmabahçe Zirvesi"nde Erdoğan ile Büyükanıt'ın ne konuştuklarını da öğreniriz.
Veya Deniz Baykal'ı CHP Genel Başkanlığı'ndan deviren ayıplı video kasetini kimin çektiğini ve internette yayına kimin koyduğunu da bilebiliriz.
Evet... Süper devlet olmak böyle bir şey işte. Washington sade Türkiye'yi için değil tüm dünya ülkelerini kapsayan global bir BBG programını uyguluyor.
Her konuda ve herkes için enformasyonu topluyor.
Dedikodu da değerlidir
Kimi nerede nasıl kullanabileceğini, kritik anlarda kiminle işbirliği yapabileceğini listeliyor.
Düşünün ki Türkiye'de "Dedikodudur" diye önemsenmeden geçiştirilen konular bile Washington kâğıtları ile ABD'nin elektronik belleğine hemen girmekte.
Ayrıca bu tür bilgilerin kaliteli Amerikan gazetelerinin haberlerinde ve yorumlarında kullanıldıklarını sık sık görürüz...
Tabii ki bu tür enformasyonun kullanılmaları, değerlendirilmeleri veya bilinmeleri, 300 milyon Amerikan vatandaşının tümü için söz konusu değil.
Ama o ülkenin siyasetinin, diplomasisinin, ekonomisinin yönünü belirleyen bir oligarşi bu bilgilere ulaşabiliyor.
Ülke riski nedir?
Mesela Türkiye'de yatırıma hazırlanan çok uluslu bir şirketin yöneticileri de, bu bilgileri edinerek ülkemize geliyorlar.
"Ülke riski" denildiğinde siyaset ve sosyoloji de söz konusu oluyor.
Bir süper devlete "Neden böyle yapıyorsunuz" diye kızıp öfkelenmenin tabii ki bir anlamı yoktur.
Ama süper devlet olmasa bile kendi coğrafyasında önemli siyasi ve ekonomik ağırlığı bulunan Türkiye'nin de buna benzer bir enformasyon birikimine sahip olması herhalde gerekmektedir.
Örneğin Suriye'ye yatırım yapacak bir girişimci, Esad ailesinin Nusayri olması ile Suriye nüfusunun Sünni çoğunluğu arasındaki ilişkilere dayalı siyasi dengeleri bilerek bu ülkenin siyasi riskleri hakkında değerlendirme yapabilmelidir.
Her şeyi biliyorlar
Yıllarca Libya'da iş yapan Türk girişimciler Kaddafi Rejimi'nin geleceğine ilişkin herhangi bir kuşku duymadıkları için, böyle hazırlıksız yakalanmadılar mı?
Ya da yakın döneme kadar Kürtçe konuşmanın bile suç sayıldığı Türkiye'de devlet, bir anda güney komşumuz konumundaki bir Kürt devlet oluşumu ile karşı karşıya kaldığında, siyasi ve diplomatik kararsızlıklar içinde bocalamadı mı?
Taraf'taki Türkiye'ye ilişkin Wikileaks belgelerinde şimdiye kadar bilmediğimiz bir şey yayınlanmadı.
Ama bu belgeler, bizim bildiğimiz ve zaman zaman görmezden gelmeyi yeğ tuttuğumuz her şeyi ve dedikoduları bile Washington'dakilerin bildiklerini kanıtlıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.