Küçük bilge ardıç ağacı!
Eskiler... Koca dağların bile uzaktan küçücük görünmesindeki hikmeti bilirlerdi.
Gücünden, gösterişinden geçilmeyen muktedirlerin hastalık ve ölüm karşısındaki çaresizliklerini asla akıllarından çıkarmazlardı.
Onlar için...
İster gözle, ister cetvelle, ister bel bükmeyle ölçülsün, boyutlar insanı kolayca yanıltabilirdi.
Ve zaten büyüklük Allah'a mahsustu!
***
Sonra bu "bilgi" yi ağır ağır unutmamıza yol açan modern çağlar geldi.
Boyutları göz alıcı olmayan şeyleri küçümser olduk!
Duyguları bile öyle değerlendiriyoruz artık.
"Büyük yaşamak"lardan söz ediyoruz; "büyük hikâyeler" talep ediyoruz.
Lafı nereden nereye getirdi, diyeceksiniz ama...
Günün birinde bir arkadaşım, gördüğü bonsai'yi anlatırken "nasıl da ağaca benziyordu" deyince, durup kalmıştım.
Küçücüktü ya...
O yüzden bonsai'nin ağacın ta kendisi olduğuna inanamıyordu!
Oysa kim bilir, arkadaşımın gördüğü bonsai 20 yaşında bir akasyaydı belki de!
***
Asıl anlatacağım şey şu...
Yıllardır Yalova'da Çiftlikköy kavşağından geçerken "Bonsai Müzesi" diye bir tabela, bir de minik ağaçlarla dolu güzel bir bahçe görürüm.
Yolum uzundur. Durmak işimize gelmez. Fakat o manzara da yol boyunca aklıma takılı kalır.
Bu sefer ayağımı gaz pedalından çektim. Yol kenarına park ettim.
Bahçeden içeri girdim.
Aman Yarabbim! Beş buçuk saat direksiyon başında durmanın yorgunluğu çekip gidiverdi.
İçim ferahladı ve hiç abartmadan söylüyorum ki, zihnimde yeni kapılar açıldı.
***
Hasan Şimşek 90'ların sonlarında merak salmış bu konuya ve 2003'ten sonra kendisini yerli türlerden bonsai üretimine adamış.
Müzeyi ve bahçeyi Hasan Bey'le birlikte dolaştık; tek tek her ağaca baktık, bazılarına dokunduk, bazılarını gözlerimizle okşadık.
Ağaçlarının hikâyelerini heyecanla anlattı. Hele pek heybetli (bonsai heybetli olmaz sanıyorsanız, yanılıyorsunuz) bir ardıç var ki! Tam 60 yaşında!
Ona gözü gibi bakıyor Hasan Şimşek!
Ama en çok hangi türün bonsailerini seviyorsunuz, diye sorduğumda "karaçam" cevabını verdi.
***
Bonsai kelime anlamıyla bakarsak "saksıda ağaç" olarak tanımlanabilir.
Ama ben onlara "çok uzaktaki o yalnız ve ulu ağaçların yanı başımızdaki küçük kardeşleri" diyorum.
Çin'de doğmuş, sonra Japonlar tarafından dünyaya tanıtılmış bir bahçıvanlık tekniği aslında! Aynı zamanda bir tür spiritüel sanat sayılıyor!
Bana gelince...
Şimdi evde bir ardıcım var. "Minik bilge adam" diyorum ona! Öyle bir hali var! Bir de henüz çelimsiz bir akçaağacım!
Bakalım, nasıl bir ilişkimiz olacak!
(Meraklısı için internet adresi: www.yalovabonsai.com)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.