Geleceği kestirmek
Herhangi bir gelişmede dış güçlerin rolünden söz etmek komplo olarak algılanır. Her ülkenin kendi yöneticileri tarafından yönetildiğine inanırız. Oysa dünyayı kendi sorumluluk alanı olarak gören ve ona yön vermek isteyen güçler vardır.
Bize göre bir ülkeye yön vermek için onun fethedilmesi ve belirlediğimiz bir yöneticiye yönetimin teslim edilmesi gerekir. Oysa büyük güçler çok farklı bir yol izler. Önce o ülkede kendileriyle çıkar bağı olan bir sermaye sınıfı yaratırlar ve bunlar kanalıyla medyayı ve bürokrasinin kilit noktalarını kontrol ederler. Ülkeyi yönetenler çoğunlukla kendi çıkarlarını ön planda tutar. Son zamanlarda ülkesini terk eden yöneticilerin büyük servetleri onların bir düşünce ya da idealin hizmetkârı olmadıklarının, konumlarının ise bir işletme yöneticiliğinden farksız olduğunu göstermektedir.
Bir zamanlar Filistin davasının simgesi olan Yaser Arafat’ın milyar dolarlık miras bırakması onun bir davanın lideri mi olduğunu yoksa bir işletmenin yöneticisi mi olduğunu gösterir? Aslında Filistin davası doğru değerlendirilmelidir. ABD ve İngiltere Ortadoğu’daki Müslümanlara bir düşman yaratmak istedi ve İsrail’i kurdu Eğer İsrail olmasaydı Müslümanlar Batı düşmanı olacaklardı. Oysa yıllardır bu düşmanlık bir denge oluşturdu ve petrol bölgesi Batı için güvenli bir liman haline geldi. Filistin’e yardım edenler onların bir iş sahibi olmaları, ekonomik bir alt yapı oluşturmaları için destek olmadılar ve sadece geçimlerini sağladılar. Yani bir Filistinlinin mesleği doğuşunda belliydi ve savaşacaktı.
Emperyal güçler halkların hangi ihtiyaçlarının önemli olduğunu bilirler. Bunlar önce güvenlik sonra refahtır. Bir ülkede değişim yaratmak istediklerinde bunlardan birini ön plana çıkarırlar. Mesela 1980 öncesi ülkemizde herkes kendini güvensiz hissediyordu ve darbe olduğu anda bu duygudan eser kalmadı. Halk Anayasa oylamasında yüzde doksanı aşan bir oy oranı ile darbeyi desteklemiş oldu. Kimse anarşinin nasıl ansızın sona erdiğini, bunu kimin nasıl yarattığını sorgulamadı.
Emperyal güçler şu anda dünyayı yeniden şekillendirecek bir operasyon yapıyorlar. Biz bu yeni şeklin ne olacağını anlamaya çalışmak yerine Kaddafi güçlerinin başarılı olup olmayacağını sorguluyoruz. Oysa emperyal güçler için Kaddafi satranç tahtasında sadece bir piyon konumundadır. Satrancı oynayanları değil oynanan taşları önemsememeli ama bu taşlara bakarak karşı tarafın stratejisini çözmeye çalışmalıyız.
Bir sorunun ortada kaldığının farkındayım. Emperyal güçler hangileridir? Herkes kendi kriterlerine göre bunları değiştirebilir. Benim için emperyal bir güç olmanın kriterleri şunlardır: Şantaja boyun eğmeyecek bir ekonomik yapı, güçlü bir devlet yapısı ve halkını kendi politikalarına inandıracak bir siyasi yapı. Bizim bu konudaki en büyük eksiğimiz siyasi partilerin ortak bir hedefe varmak için farklı eğilimdeki insanları aynı yöne yönlendirmek yerine çatışmaya sürüklemeleridir. Son zamanlardaki devlet kurımları arasındaki çatışma büyük bir zafiyet yaratmaktadır.
Geçmişteki hataları bürokrasiye yüklemek büyük bir hatadır. Farklı düşünenlere ülkenin karşılaştığı fırsat ve sorunları anlatmak ve yeni bir anlayış oluşturmak yerine cezalandırmak hatadır. O insanlar ülkeleri için çalıştıklarını düşünüyorlardı. Teşekkür edelim ama artık bu görüş ülkeyi geriye götütür ve fırsatları kaçırırız diyelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.