Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hrant Dink’i Çölaşan mı öldürttü?

Hrant Dink’i Çölaşan mı öldürttü?

Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın mahkemede söyledikleri bazılarının kafasını karıştırmış.

Biraz da canlarını sıkmış.

Katilin “hedef göstermesi”yle, medyada yeni bir “vurun kahpeye” döneminin başlamasından korkuyorlarmış.

Samast, “Beni bu işe bazı gazetelerin attığı manşetler ve Emin Çölaşan’ın yazıları icbar etti” diyordu ifadesinde.

Haber, dün, “flaş flaş” anonsuyla düştü bültenlere.

Hakikaten de flaştı...

Bir çocuk (!) katil, ilk kez bu açıklıkla, bu belagatle konuşuyordu.

İlk kez, zımnen de olsa, “öteki düşmanlığı” biçiminde tebarüz eden bir tutuma (bir basın yayın anlayışına) dikkat çekiyordu.

Flaş olmaya flaştı da, biraz da manipülatif miydi, ne?

Memlekette “oluşturulan” bir iklimden (yaratılmış “öteki düşmanlığı” ikliminden) yararlanarak, zararlı (!) bir Ermeni’yi temize havale eden (temize havale ettiğini düşünen), bu işi yaptığı için de büyüklerinden ve kendisini cinayete azmettirenlerden “aferin” alan, hatta bazı çevrelerce “kahraman” ilan edilen vatansever tetikçinin “son dakika manevrası” gibi geldi bana.

Belki kimilerinin gözünde kahramandı.

Hatta, polis ve jandarmayla birlikte “hatıra fotoğrafı” çektirmiş, kahramanlığını taçlandırmıştı.

Fakat işler umduğu gibi gitmemişti.

Hem çevresini, hem de arkasındaki devasa “organizasyonu” tehlikeye atmıştı.

Şimdi de, muhtemelen “sufleyle”, soruşturmanın mihverini değiştirecek itiraflarda bulunuyor, işlediği cinayete “yeni ortaklar” arıyor.

Sanki şunu demek istiyor: “Benim arkamda bir organizasyon yok. Ben bu cinayeti,
Hrant Dink’i hedef gösteren gazete manşetlerini okuyup iyice dolduktan sonra, sırf vatansever duygularla işledim. Biraz da beni bu işe kışkırtan gazetelerin yakasına yapışın.”

Samast, Hrant Dink’i tanımazmış.

Hatta, bugün olsa, oturup onunla konuşur, yarenlik edermiş.

İnsanı, tanımadığı bir kişiyi yok etmeye iten psikoloji nedir?

Bu benim çözebileceğim bir “durum” değil.

Mümkündür: Samast ve Samast’lar (bunu Rahip Santoro cinayeti ve Malatya Zirve Kitabevi katliamındaki Samast’lar da dahil), bazı basın yayın organlarının oluşturduğu “iklim”de kamufle olacaklarını (meşrulaşacaklarını) düşünmüşlerdir, gizliden gizliye “vatanseverliklerinin” taltif edileceğini ummuşlardır ama bu cinayetleri sırf “medya gazıyla” açıklamak, indirgemeci ve “hedeften uzaklaştırıcı” bir tutum gibi geliyor bana ve asıl organizasyonu gözden kaçırıyoruz...

Medya sorumsuz davrandı. Doğru...

Başta Hürriyet gazetesinin kimi “yazarları” olmak üzere, merkez ve tali medya çoğunluğu Hrant Dink üzerinden, acımasız bir “linç kampanyası” yürüttü... Doğru.

Bu kampanya, siyasete müdahale etmek için fırsat kollayan müseccel odaklara cesaret verdi... Doğru.

Hatta bu cesaret Ergenekon’ların neşvü nema bulmasını sağladı...

Hepsi doğru.

Medya için ayrı bir başlık açmak iktiza.

Bir zamanların “darbe sevicisi ve kollayıcısı” medya, şapkasını önüne koyup düşünecek, bir özeleştiri ve muhasebe yapacak, “nefret suçu” işleyen müntesipleriyle yollarını ayıracak, manipülatif olmayacak, karargâhtan “emir” ve “sufle” almaktan vazgeçecek...

Daha da önemlisi, “ahlak ve vicdan temelinde” kendisini yeniden oluşturacak.

Bu “değişim fırsatını” kullanırlarsa, yaşarlar.

Eski alışkanlıklarla devam ederlerse, tasfiye olurlar ve isimlerini Samast’ların yanına yazdırmaktan kurtulamazlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi