Başbakan Enver olsun
Razıyız... Ölmez de sağ kalırsak, 2047’de olası CHP hükümetinin Başbakanı olarak Enver’i görmek istiyoruz.
Böyle teklifsizce “Enver” diye meseleye dalmamın nedeni, yine Enver’in kendisidir. Enver Aysever’in aradaki mesafeleri kaldıran ve karşısındaki insanda samimiyet uyandıran “teklifsiz rahatlığı” buna neden oluyor. Nezaketsizlik yaptığım düşünülmesin.
Bir de sanatçı.
Roman filan yazıyor.
Hem, “soyutlayabilme” melekelerine sahip olduğu için, bu teklifsizliğimi anlayışla karşılayacağını düşünüyorum.
Bu girizgâh, başlıktaki “Enver” hitabını kurtarmak içindi.
Bundan sonra “Enver Aysever” yahut “Sayın Aysever” diye devam edeceğim; siyasetçi olduğu, siyaset jargonunu içselleştirmesi gerektiğini düşündüğüm için...
Peki, Sayın Aysever ne yapmaya çalışıyor?
Eskiden (özellikle yazılarında), katı laik görüşleri savunurdu. Çok azına bakabildim ama “ötekine” karşı kıyıcı tutumu yüzünden hiçbirinin sonunu getiremedim.
Belki şartlar onu gerektirdiği, belki de bulunduğu mecra icbar ettirdiği için, klasik “ilericilik-gericilik” kavramsallaştırmasına dayalı yazılar yazar, her kötülüğün arkasında “irtica izleri” arardı. İlhan Selçuk gibi büyüklerinden de aferin alırdı.
Fakat bu Enver Aysever gitti, eskisiyle arasına mesafe koyan ve anlayış temelinde kendisini yeniden üreten başka bir Enver Aysever geldi.
Peki bu nasıl oldu?
Bu “başka bir Enver Aysever”in, CHP içindeki “yenilikçi/demokrat” kanadın önemli temsilcilerinden biri olduğunu, kendisini klasik CHP söyleminin dışında tutmayı başardığını söylemeye gerek yok.
Nasıl olduğunu bilmiyorum ama bence iyi oldu.
Bu değişimle birlikte, peş peşe “radikal çıkışlar” yaptı: Türkiye’deki laiklik uygulamasının katı olduğunu savunmak, “andımıza” karşı çıkmak, bir dönem İstiklal Marşı yerine ikame edilmek istenen 10. Yıl Marşı’nı eleştirmek, genel başkanının aksine “Kürt” ve “Alevi” sözcüklerini rahatlıkla telaffuz edebilmek, Ergenekon soruşturmasını önemsemek gibi...
Bir bilgi daha:
Partinin emektar memurları Sayın Aysever’in Parti Meclisi’nde bulunmasını içlerine sindiremiyorlar; bazı PM toplantısında sonu tartaklamayla biten müdahalelerde bulunmuşlardı yanlış hatırlamıyorsam.
Dün, ilginç bir beyanatıyla daha karşılaştım.
Şöyle diyordu: “CHP gibi sosyal demokrat bir partinin, TÜSİAD’la, Sinan Aygün’le, Mehmet Haberal’la, Ufuk Söylemez ile ne işi olabilir? Bu isimlerden gelecek bir tane bile oy yoktur. Ergenekon sanıkları diye özel olarak savunulacak bir kitle yoktur.”
Bunları diyebilen Aysever, iki cümle sonra da, Kemal Kılıçdaroğlu’nun demokrat ve yenilikçi misyonuna övgüler yağdırıyordu.
Oysa, partisinde eleştirdiği arızaların görünür tek temsilcisi, bizatihi Kılıçdaroğlu’dur...
Siması yeni ama politikaları eski ve arkaik...
Hem “katı laiklik uygulamaları” konusunda milim esnemiyor, hem sosyal demokrat bir görüntü veremiyor, hem de Ergenekon sanıklarının adaylığı için “özel çaba” sarf ediyor... “Kaya gibi adam Soner Yalçın”ın arkasında durmayı da ihmal etmiyor tabii...
Bence CHP Genel Başkanı Enver Aysever olsun.
Hatta Başbakan olsun.
Şair Ecevit’in yaptığını, sigorta müfettişi Kılıçdaroğlu’nun cüret ettiğini, romancı Aysever mi yapamayacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.