Tayyib Bey’in planı bu mu?
Erdoğan, parti kapatma konusunda Anayasa değişikliğine gitmedi.
Ek süre de istemedi.. Bunun anlamı şu: İnceldiği yerden kopsun. Ne olacaksa olsun.
Kapatacaklarsa ve yasa filan da dinlemiyorlarsa, o zaman da kapatırlar. Kapatmayacaklarsa bugün de kapatmazlar. Yani siyasi bir yargılama olacak ve sonuç değişmeyecek.
O zaman süreyi uzatmanın fazla bir anlamı yok.
Peki o zaman bundan sonra ne olacak?
Kapatılmayacaksa yoluna aynen devam edecek.
Ya kapatılırsa!
30-40 milletvekiline siyaset yasağı getirilebilir.. O zaman yapılacak iş, yeni bir parti ile yola devam..
Hükümet yeni parti kurar ve ülke 3 ay içinde ara seçime gider.
Peki ya yüzde 5’ten daha az milletvekili için siyaset yasağı getirilirse?
O zaman da birkaç milletvekili istifa eder, o sayıya ulaşılır..
30-40 ilde ara seçime gidileceğinden, mahalli seçimler erkene alınır. ülke genelinde yerel seçimlere ve boşalan koltuklar için ara seçime gidilir.. Siyaset yasağı getirilenler bağımsız aday olur. O bölgede yeni parti aday göstermez. Zaten tek aday için yarışılacağından AK Parti, ölüm sebebi ile boşalan iki milletvekilini daha alır, daha güçlü bir şekilde Meclis’e geri döner.
Yeni partiden aday gösterilmeyecek eski milletvekilleri ise iyi bir yerden belediye başkanı olarak aday gösterilir.. Bu seçim bir referanduma dönüştürüleceğinden, yeni parti daha güçlü bir şekilde Meclis’e geri döner ve yerel yönetimlerin ise hemen hemen tamamını alır..
Yani AK Parti kapatılmazsa alnının akıyla, kapatılırsa daha güçlü şekilde geri dönecek demektir..
Tayyib Erdoğan onun için rahat..
Onu asıl rahatsız eden, darbeci, çeteci güçlerin yargı yolu ile darbe planının boşa çıkması karşısında ne yapacakları.
Zaten bombalı suikast timleri sokakta, buna başka ne ekleyebilirler?.
TSK’nın tavrı için yeni komuta kademesinin şekillenmesini beklemek gerekiyor.
En azından bir seçime giderken ya da bir seçim öncesi darbe yapacak kadar akılsız bir darbecinin orada fazla kalması mümkün değil.
AK Parti bu durumda yeniden halkoyundan aldığı destekle yeni hükümeti kurabilir ve ardından da genel ve kapsamlı bir anayasa değişikliği çerçevesinde parti kapatma işini zorlaştırabilir..
Yani, Erdoğan bir yıla yakın ülkeyi gergin ve belirsiz bir noktada tutmaktansa, bir an önce bu işi bitirip yoluna devam etmek istiyor.. Onun için de süreci hızlandırıyor. Karar açıklandıktan 3 ay sonra da yerel seçimlerle birlikte, ara seçime gitmek istiyor.
Bakarsınız konjonktür uygun olur, genel seçime de gider..
Siyaset yasağı olursa, istediği yerden bağımsız girer..
Ardından da Anayasa değişikliği ile birlikte bir genel referanduma götürdü mü, kim ne diyebilir?.
Peki, Anayasa Mahkemesi’nin partiyi kapatmış olmasının ne anlamı var o zaman?
İşte belki de Erdoğan mahkemeye bu mesajı vermek istiyor.. Mahkeme vereceği kararla, AK Parti’den çok kendine zarar verecek ve bu kararın ardından zaten Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş ve işleyişi ile ilgili olarak da radikal değişiklikler yapılacağından bu iş bitecek.
Mahkeme üyeleri verecekleri kararla sadece kamuoyu vicdanında hakettikleri yere oturacaklar, o kadar.
Erdoğan bu süreci, kendi lehine çevirmek ve keskin sirkenin küpüne zarar verdiğini ilgililere göstermek istiyor..
Bu darbeci çevrelerin öfkeleri akıllarını zail ettiği için akılsızca işler yapıp, başlarına iş açıyorlar ve bir bakıma Erdoğan’ın, AK Parti’nin değirmenine sırtlarında su taşıyorlar. Baykal’ın, CHP’nin yaptığı da bundan farklı bir şey değil..
Bu süreçte asıl zor durumda olan AK Parti ve Erdoğan değil, darbeci güçler, bu davayı açanlar ve karar vericiler olsa gerek..
Hani bütün bu olanlar da, Tayyib Bey’e ve hepimize ders olsun.. Sanırım şimdi, bu zor süreçte kimin kim olduğunu daha iyi görmüştür. Cahil, muhteris, para, kadın ve makam düşkünü korkaklardan nefsimizi uzak tutmamız gerek..
Bu arada, “Danıştay Başkanı çörtoğlu, darbeyi öven Danıştay Başsavcısı çölaşan’ın sözlerinin ‘soruşturulmamasına’ karar verdi. Danıştay Başkanı Sumru çörtoğlu, ‘1960 ihtilali aslında bir devrimdir’ diyen Danıştay Başsavcısı Tansel çölaşan hakkındaki suç duyurusuyla ilgili olarak, ‘kanunda suç sayılan koşulların oluşmadığını’ savundu. Tansel çölaşan’ın Ankara Barosu’nun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlediği etkinlikte yaptığı konuşma, Mazlum-Der tarafından yargıya taşınmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı görevsizlik kararı vererek, Mazlum-Der’in şikâyet dilekçesini gerekli incelemenin yapılması için 18 Mart’ta Danıştay Başkanlığı’na göndermişti.” Yani darbe yapmak ya da darbeyi, darbecileri övmek suç değil bu arada memleketimizde, arzolunur.. Sorun yok yani.. Asıl rejim için tehlikeli olan, on sene önce yazdığı bir kitabında başka bir konuyla ilgili dava açılmış olsa da, o kitapta Atatürk’e “Rahmetli” diyen bir adamı, konumu itibarı ile tarafsız olan Meclis Başkanının kendisine basın danışmanı olarak ataması, bir siyasi partinin kapatılmasına ve o kişinin siyaset yasağına konu edilmesi, hukuk devletlerinde normal şeylerdir. (Bkz.AK Parti kapatma davası iddianamesi) Burası çağdaş, laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti... Ve de MS 2008..
Bir küçük ayrıntı daha.. Her ne kadar Erbakan Trilyon davasında mahkum olsa da, hâlâ CHP belgeseli ile ilgili olarak CHP ve Baykal hakkında nasıl bir işlem yapılacağı belli değil, ama Baykal’a göre AK Parti kapatılırsa Gül’ün de Cumhurbaşkanlığı sona erermiş.. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın diyemediğini, Cumhuriyet (Halk) Partisi genel başkanı, saylav Baykal buyuruyor..
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.