Kürt siyasetçiler
Bir siyasi yapıyı anlamak için önce onların stratejilerini belirlemek gerekir. BDP’nin desteklediği son adaylar ve söylemleri bunun ipuçlarını vermektedir.
Kürt siyasetçiler varlıklarını ve başarılarını çatışma ortamında görmektedir. İktidarın, bugüne kadar görülmemiş biçimde, kültürel haklar tanıması ve bunu genişletmek kararlılığına rağmen çatışma tahrik edilmektedir. Burada çatışma ile silahlı eylemleri değil uzlaşmaya yanaşmamayı kastediyorum.
Cumhuriyetin kuruluş aşamasında Kürt kimliğinin gözardı edilmesi bir mecburiyetti. Çünkü ulus devlet inşa ediliyordu ve bunun homojen kabul edilmesinden başka çare yoktu. Eğer topraklarımızda farklı ulusların yaşadığı kabul edilseydi Anadolu’da bir çok devlet kurulması gerekirdi. Bu ulusa Türk ulusu denmesinin nedeni bencillik değil en uygun tanımın seçilmesinden kaynaklanıyordu. Bu nedenle kuruluş aşamasında tek ulustan söz edilmesini bir başarı saymak ve bunun herkes için geçerli olduğunu görmek gerekir. Bu durum günümüze kadar devam etti.
PKK ile başlayan Kürt hareketi başlangıçta sınıfsal bir hareketti ve Güneydoğu’daki feodal yapının bölgede yaşayan halkı ikinci sınıf insanlar olarak gören anlayışından kurtarma amacı taşıyordu. Kürt kimliğinin kabulü de birinci sınıf vatandaş olmanın gereklerinden biri kabul ediliyordu. Yani mücadele ayrı bir halk ve buna dayanan bir yönetim kurmak amacıyla değil bölge insanını eşit vatandaşlar yapmak amacı taşıyordu. Zaten o güne kadar bölgede hakim olan ağalık düzeni yönetimle çatışma halinde değildi ve konumunu sürdürmekten başka amacı yoktu. Aşiretler, bir partiye onun ideolojisini benimsedikleri için değil, rakip aşiretle aynı yerde olmamak için oy veriyordu. Bir günde bir aşiret bir partiden diğerine geçebiliyor ve bunun o partinin oyunu ne kadar artıracağı gazetelerde okunuyordu. Yani her aşiret tek bir birey gibi davranıyordu. Bunu belirleyen aşiret reisi idi. Bugün bile aşiretlerin desteklediği adaylardan söz ediliyor.
Yapılması gereken bölgede yaşayan Kürtleri bağımsız karar veren bireyler haline getirmek ve onları her türlü vesayetten kurtarmak olmalı iken sert uygulamalar ve adaletsizlikler, kişileri birey yapmak bir yana, daha çok vesayet altına girmeye mecbur etti. Her türlü farklılığı bölücük sayan zihniyet bölge halkını birlikte harekete zorladı. Yani Kürtleri ayrıştıran kendilerine farklı insanlar olarak davranan zihniyet oldu.
Bölgedeki siyasetçiler stratejilerini bu temel üzerine kurdular. Geçmişteki olumsuzlukları Kürtlere karşı olan ve onları farklı gören zihniyetin eseri olarak gösterdiler. Bunun yetersiz iktidarların eseri olmadığını ve devam edeceğini savundular. Elde edilen her hakkı var olan iktidarın dünya görüşünün bir sonucu olmadığını, kendi mücadelelerinin bir sonucu olduğunu söylediler. Mücadele etmeden hiçbir şey alınamaz dediler. Sonuç olarak, başarılı bir biçimde ve ülkedeki aşırı vatanseverlerin davranışlarından da faydalanarak sorunu bir kimlik sorununa dönüştürdüler. Şimdi sınıfsal farklılıkların kalktığını ve her türlü adayın ortak Kürt kimliğinde buluştuğunu görüyoruz. Geçmişte PKK ile mücadele eden ve korucu olan aşiretlerle Öcalan’ı lider kabul ettiğini söyleyen kişiler aynı çatı altında birleştiler. Bunu sağlayan bölücülük karşıtları memnunlar mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.