Senaryolar
Bir olayın sonuçlarını tahmin ederken, genel olarak eldeki veriler ışığında, sonucun ne olabileceği saptanmaya çalışılır. Bu durumda bir ya da az sayıda seçenekle yetinmek zorunda kalırız.
Farklı bir yaklaşım önce tüm olasılıkları sıralamak, var olan ya da süreç içinde ortaya çıkan verilerle bu seçeneklerden hangisinin olması ihtimalinin yüksek olduğunu araştırmaktır.Yani başlangıçta hemen bir karara varılmaz, bir seçenekler demetinden hangisinin öne çıktığına süreç içinde karar verilir.
AK Partinin kapatılması davasının muhtemel sonucunun parti içinde yeni bir yapılanmanın gerçekleştirilmesinin ve bir grubun tasfiye edilerek içerde kalanların güçlendirilmesinin amaçlanmış olabileceğini söylemiştim. Bunun Sn. Abdullah Gül’ün manevi liderliğinde gerçekleşebileceği düşüncesindeydim
Şimdi alternatif bir senaryoyu irdelemeye çalışacağım.
Türkiye’de siyasi analizler ideoloji temelinde yapılır ve bu açıdan benzer ya da birbirine yakın olanların bir araya gelebilecekleri düşünülür. Bu bakış açısı laiklerle dindarların yan yana gelme ihtimaline kapalıdır.
Yakınlığı ideolojide değil siyasette ararsanız farklı sonuçlara varırsınız. Mesela dış politikayı, ülkemizin dünya üzerindeki konumun ne olacağını, ekonomi politikasını kriter olarak alır ve bu konuda benzerlikler ya da farklılıklara bakarak ittifak ve ayrışmaları tahmine çalışırsanız bambaşka sonuçlara varırsınız.
Türkiye’deki laik-dindar kutuplaşmasını ortadan kaldırmak isteyen birisinin yapacağı iki şey vardır: Ya taraflardan biri baskı altına alınarak iddiasından vazgeçemeye zorlanır ya da iki tarafı temsil eden gruplar aynı siyasi projeye dahil edilir. Birincisinde başlangıçta sonuç alınabilse bile çatışma potansiyeli ortadan kalkmaz ve bu potansiyeli kullanmaya hazır güçler geçici sükuneti bozarlar. Oysa ideolojik farklılıklar göz ardı edilir, siyasetteki ortak noktalar üzerinde mutabakat sağlanırsa hem ideolojik farklılıklardan doğan gerilim anlamını yitirir hem de rasyonel temelde bir ittifak sağlanmış olur.
Bu durumda önce ülkemizin yeri tespit edilir. Yani AB’nin içinde mi yer alacağımıza yoksa bölgede merkezi olacağımız bir yapı mı kurulacağı, büyük güçlerle ittifakta kimin seçileceğine karar verilir. Bu stratejiye uyacak ekonomik model belirlenir.
AK Partinin kapatılmasıyla doğacak dağınıklıkta parti kadroları siyasi hedeflerine göre ayrışır, ideolojik benzerlik kadroyu bir arada tutan çimento olma niteliğini kaybeder. Böylece bölünen partinin AB yanlısı olmayanlar, ekonomide küreselci eğilimleri reddedenler bir araya gelerek daha küçük bir siyasi örgüt kurarlar ve aynı siyasi projeyi kabul eden farklı ideolojideki bir parti ile, mesela CHP’yle ortak hükümet kurarlar.
Bu durumda taraflar ideolojik farklılıklara göre değil siyasi projelerine bakılarak tanımlanır ve bugünkü laik-dindar kutuplaşması anlamını yitirir.
Bu senaryo geleceğin tahmini değildir. Sadece olasılıklardan biridir. Amacım ne kadar seçenek varsa hepsini masaya koymak ve kendimizi tek sonuçla sınırlı tutmamak ve bu gibi gelişmelerde ideolojinin sadece meselenin görünen yüzü olduğu ifade etmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.