Türkiye'yi kutuplaştırmak istiyenler kimler?
Genelkurmay Başkanı’ndan profesörüne kadar herkes, bugünlerde “dış güçler tarafından oluşturulmaya çalışılan “kutuplaştırma”ya dikkat çekiyor. Bunu özellikle AB temsilcileri doludizgin yapmaya başladı. Türk yargısına hakaretten sonra, Türk siyasetine hakarete sıra geldi. Avrupa Sosyal Demokratları, CHP’den utanıyormuş. Bu böyle olmadığı muhakkak da neden söylendiği önemli. Şimdiye kadar böyle bir şey söylemek lüzumunu duymamışlardı. Deniz Baykal’ın, iki grup toplantısı, bir de kongrede “Millî Görüş’e yaptığı olumlu atıftan” rahatsız olmuşa benziyorlar.
Geçen gün Erol Manisalı’yı dinliyordum. Ona da Baykal’ın kongrede Millî Görüş’e yaptığı gönderme soruldu. Manisalı bunu olumlu bulmakla birlikte yetersiz buluyor. Baykal, Millî Görüş’ü milli AKP’yi işbirlikçi ilan etmişti. Manisalı da sade AKP değil, bütün kesimlerdeki işbirlikçilerin ilan ve deşifre edilmesinin zaruri olduğuna dikkat çekti.
***
Dinlemekten zevk aldığım bir kaç kişiden biri olan İlahiyat Prof. Nadim Macit de bir konuşmasında bundan bahsetti. Nadim Macit çok derin siyasi ve dini analizler yapıyor. Barroso’nun söylediği, “Türkiye’de laiklerle Müslüman demokratlar arasında bir kutuplaşma var” lafını tahlil ediyordu, Prof. Macit:
Nadim Macit önce “tanımlama”nın tanımından başlıyor. Tanımlama, ya “deşifre”yi amaçlar yahut “tahakkümü.”
Evet, yüzyıllardır Batının, özellikle İngilizlerin casuslarıyla, Amerikalıların misyoner okulları ve kolejleriyle, Yunanlıların kiliseleri ve dernekleriyle, Ermenilerin cemiyetleriyle yapmak istedikleri budur. Ya etnik, yahut dini ayrıştırma!
Genelkurmay Başkanı da aynı oyuna dikkat çekti. Bizi biz tanımlarız, kimsenin tanımlaması haddine değildir” anlamında sert bir uyarı yaptı. Şimdi bizi gene “laik-müslüman demokrat” falan diye tanımlamaya çalışıyorlar. Millî tavır gösterenlere de sözde haddini bildiriyorlar.
Ebu hanife Hz’nin izzetli duruşu
Birkaç akşam önce bir kanalda İmamı Azam Ebu Hanife Hz.’nin hayatını, akidelerini, dindeki içtihatlarını anlattılar. Dinlerken bir kez daha hayran oldum. Biliyorsunuz Ebu Hanife Hz.’ne “kadı”lık teklif ettiler, o bunu kabul etmedi ve yıllarca, hem de iki kere, zindanda kalmayı, eserlerini orda telif etmeyi sürdürdü. Bizde herhalde Ebu Hanife Hz.’nden gelen bir dik duruş da var. Kabrinin bile “gasp edilmemiş (işgal altında olmayan) bir toprakta olmasını vasiyet ediyor.