Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Durduramıyoruz efendim

Durduramıyoruz efendim

Durmuyor... Durduramıyoruz... İş “sözün şehvetini”, “belden aşağı muhabbeti”, “retorik oyunlarını” aştı, patolojik bir vakaya dönüştü...

Dilim varmıyor ama maalesef böyle: Patolojik bir vaka...

Kemal Bey’den ve “küfürlerinden” söz ediyorum, bu kez de yanılmadınız...

Diyeceksiniz ki, “Senin Kemal Bey’siz bir günün geçmeyecek mi birader?”

Bu gidişle zor... Geçmeyecek.

Memleket seçim sathı mailine girdi; mitingler düzenleniyor, liderler konuşuyor... Projeler yarıştırılıyor, vatandaş fikre ve projeye göre pozisyon alıyor... Bayraklar, flamalar, bildiriler, tanıtım broşürleri, seçim otobüsleri...

Diğer yandan Kemal Kılıçdaroğlu’nun küfürleri.

Daha yeni mahkemeden çıktı üstelik.

Başbakan’a hakaret ettiği için, üç ayrı davadan mahkûm oldu.

Durmadı.

Durmuyor.

Hadi “Recep Bey”i çocukça bir aşağılama çabası sayalım ve hiç görmeyelim... “Kalpazan”, “haramzade”, “hırsız” diye saydırmıştı. Her bir küfrü kendisine dört Etro gömleğe patladı. Küfürlerini otomatiğe bağladığı ve sistematiğe dönüştürdüğü için de, ödediği (ödeyeceği) bedeller “katlanarak” büyüyecek.

İyi de birader, muhalefetini yap, varsa projelerini sırala, şapkadan tavşan çıkar, meşru çerçevede söylenmesi gerekli her sözü söyle, seni iktidara taşıyacak bilumum numaralarını sergile...

Neden küfrediyorsun?

Neden kendini bu durumlara düşürüyorsun?

Zonguldak gazavatında ana avrat dümdüz gidiyordu ki, son anda tuttu kendini.

Taraftarları, “masum bir dil sürçmesi” olduğunu söylediler.

Öylece bıraksaydı, masum bir dil sürçmesi olacaktı.

Bırakmadı...

Tevile yeltendi ve bir çuval inciri berbat etti... Daha ağırını söyleyecekmiş de, “parti olarak benimsedikleri temiz siyasete uygun düşmediği ve de terbiyesi elvermediği için” kendini tutmuş.

Kendini tutamazdı ki...

Bu gazavatın üzerinden 24 saat bile geçmeden dağarcığından yeni hakaret sözcükleri çıkardı... Sırasıyla “Hırsız”, “Firavun”, “Deli” diye saydırdı...

Durmadı.

Edirne’de, “ülkeyi yöneten hergelelerden” (Başbakan ve avenesinden), Balıkesir’de “ar damarı çatlamış adam”dan (ÖSYM Başkanı Ali Demir’den) bahis açtı.

Durmadı, bir kısım basını “satılık” olmakla suçladı.

Durmadı, bürokratların hırsız olduğunu söyledi.

Durmadı, Başbakan’ı “angus sığırına” benzetti.

Durmuyor...

Durmayacak.

Bir konuşmasında, “Bana kaynak soruyorlar... Kaynak sizin çaldığınız paralardır. Bu paraları fakir fukaraya dağıtacağız” demiş, elindeki Yüce Divan’lık belgelerden söz etmişti.

Her ağzını açışta, muarızlarını hırsızlıkla, kalpazanlıkla, haramzadelikle suçlayan, ortaya herhangi bir belge koyamayan; “belge” sorulduğunda küfrü seçen bir insan...

Bir siyasetçi bu...

Koskoca CHP’ye genel başkanlık yapıyor ve partisini iktidara taşıyacağını söylüyor.

Bu üslupla mı?

Küfür ve hakaret, kimilerine göre “acziyetin ifadesidir...”
Evet, böyle bir patolojiye

işaret eder ama aynı zamanda bir “hak”tır bu.

Kemal Bey, kendilerinde sahiplik vehmeden ve “vasi” psikolojisinden kurtulamamış “seçkinlerin” temellük ettikleri bir hakkı kullanıyor.

Rejimin sahibidir... Sever de, döver de, küfreder de...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi