Satranç tahtasında Ladin hamlesi...
ABD Başkanı Obama, El Kaide terör örgütü lideri Üsame bin Ladin'in Pakistan'da bir operasyon sonucu öldürüldüğünü açıkladı.
ABD, dünyada öylesine güven kaybına uğramış ki, kimi "zaten yaşamıyordu", kimi "öldürülmedi, yüzü değiştirilerek bir tatil beldesine götürüldü", kimi "yeri biliniyordu, zamanı geldi ortadan kaldırıldı" diyor. Bin Ladin'in cesedinin okyanusa atıldığının açıklanması da kafa karışıklığını artıran başka bir husus...
Üsame bin Ladin, karanlık bir adamdı. Afganistan'da Ruslara karşı savaşırken CIA ile irtibatlıydı. "İslami terörizm" yaftasını, Müslümanlığın üzerine asan adamdı. İslam'ın aydınlık yüzünü karartan biriydi. Pak simada bir leke gibiydi.
İslam düşmanları, güzel dinimizi kötülemek için bu tip insanları kullanıyorlar. Bin Ladin'in ölüm haberinin ardından servise konulan görüntülere dikkat ediniz. Sakalı, sarığı, elindeki silahla atış talimi yapması, devamında terör saldırılarının görüntüleri, masum insanların kanlı bedenleri, korkuyla kaçışları; hepsi Müslümanlara karşı nefret uyandırmak dışında neyi amaçlıyor? Obama, "İslam'la savaşmıyoruz" diyor ama Batı'da bazı medya vasıtaları, belli merkezler Müslüman düşmanlığını Avrupa'da yeniden hortlatmış bulunuyor... Cumhurbaşkanı Sayın Gül birkaç gün önce, Viyana yolunda; "AB'nin tedavisi çok zor hastalıkları var. Ayrımcılık, ırkçılık ve bazı dinlere düşmanlık yükseliyor." demedi mi?
Bizim dinimiz, insanî değerleri yükselten, şefkat, merhamet ve affedicilik dinidir. İntihar bombacısı olmak, terör saldırıları ile masum insanların canına kıymak, dinimizin ruhuna aykırıdır. Samimi hiçbir Müslüman, terörü, terörizmi kabullenemiyor. Haklı olarak, "bu işin arkasında ne var?" diye soruyoruz. Müslümanlarla irtibatlandırılmaya çalışılan olayların içindeki figüranlara bakıyorsunuz, çoğu bir şekilde, bir dönemde gizli servislerle irtibatlı olmuş, intihar saldırılarına gitmeden kimi ilaç almış, kimi uyuşturucu kullanmış tipler... Zalimlerin, dünyayı yese doymaz muhterislerin, menfaatperestlerin oyunlarında figüran olarak kullanılan, düşünceleri ve iradeleri zamanla felç edilmiş insanlar...
Bir teröristin dine ne hizmeti olabilir? Tam tersine İslam'ın terörle birlikte anılması, sadece Allah rızası için dünyanın dört bir tarafında fedakârca çalışan müminlerin hizmetlerini zorlaştırıyor. Onlar daha en başta tanıştıkları insanlara, önce Müslüman'ın terörist olamayacağını, İslam'ın yerleştiği bir kalpte, asla kin ve nefretin barınamayacağını anlatıyorlar. "Bir kalpte Allah sevgisi, Allah'ın hatırı varken, kin, nefret ve gayza yer olamaz" diyerek, onları ikna etmeye uğraşıyorlar.
Bin Ladin'le ilgili ABD'nin hesabı nedir, bilemem. Ancak şunu görebiliyorum: Saddam'ı İran'a karşı silahlandıran, sonra da yalanlarla beslenmiş eften püften bahanelerle Irak'ı işgal eden, bir milyon Müslüman'ın ölümüne yol açan Amerika, şimdi Büyük Ortadoğu Projesi ile satranç tahtasında yeni hamleler yapıyor... Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Suriye şu anda bir belirsizliğin cenderesine sıkışmış durumda. Kanlı mezhep savaşları, yüzyıl boyunca Avrupa'da olurdu. Bugün de İslam dünyasında en büyük tehlike mezhep çatışmalarıdır. İslam coğrafyasının, Sünni-Şii ayrılığına zorlandığını görmemek için uzayda bir yerlerde yaşıyor olmak gerekir.
Türkiye, bu oyunun dışında olamaz. Güneydoğu'da, tahrikçilerin "Mısır gibi, Suriye gibi sivil direniş çağrısı" yapmaları, kendi akıllarının eseri değildir. Çünkü tek bir satranç tahtası var...
Seçimlere kilitlenmişken, büyük resmi aklımızdan çıkarmayalım. Bu ülkede, Sünni-Alevi, Türk-Kürt ve laik-dindar ayrışmasına karşı, iç barış teminatı olan insanların, töhmet altına sokulması gayretlerini, olan bitenden bağımsız düşünmeyelim...
İslam'ı terörle özdeşleştirmek isteyenler; "sevgi, hoşgörü, herkesin konumuna saygı ve evrensel insani değerlerde buluşma" çağrısı yapan Müslümanların alternatif olmasını da istemezler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.