AK Parti'nin en önemli sorunu
Küresel ekonomik krizin Türkiye'yi teğet geçtiği doğru.
AK Parti'nin ekonomiyi büyüttüğü doğru.
Rakamlar planında fert başına milli gelirin arttığı doğru.
Türkiye ekonomisinin dünya ekonomileri içinde daha üst sıralara çıktığı doğru.
Enflasyonun düştüğü doğru.
Faiz oranlarının düştüğü doğru.
Avrupa ekonomileri hâlâ kriz içinde boğuşurken, Türkiye'nin birçok AB üyesi ekonomisinden daha iyi noktada olduğu doğru.
İhracatın arttığı da doğru.
Cari açık tehlikeli boyutta büyüse bile, hükümetin o alanı kontrollü biçimde takip ettiği de doğru.
Bütün bunların her bir insanımızın ekonomik imkânlarını genişlettiği de doğru...
Peki en önemli sorun ne?
En önemli sorun, artan milli gelirin toplumun geniş kesimlerine dengeli biçimde ulaşmış olup olmaması.
Yani gelir dağılımındaki adalet daha doğrusu olmayan adalet.
Şu anda fert başına milli gelirin 10 bin dolar civarında olduğu söyleniyor.
Ama vatandaş, böyle bir gelir yükselişini algılamıyor.
Doğrudur, milli geliri nüfusa bölerseniz ortaya sözü edilen rakamlar çıkıyor ama bundan gerçek anlamda birim insana ne düşüyor?
Üst gelir dilimleri ile alt gelir dilimleri arasındaki fark, küçülmemiş büyümüş.
Belki günlük 1 dolarla geçinenlerin sayısı azalmış, 2 dolarla geçinenlerin sayısı azalmış, ama "yoksulluk" Türkiye için hâlâ çok önemli bir olgu.
Bunun yanında, ultra zenginleşenler var.
Bir, beş, on kat büyüyenler var.
Böyle bir durumda, Başbakan adına meydanlarda dile getirilen 2023 ekonomi vizyonuna ilişkin sözler, kolaylıkla, "İyi ama kim büyüyor" sorusuna çarpıp etkisini kaybedebiliyor.
AK Parti, 2023 vizyonunda 25 bin liralık fert başına milli gelir öngörüyor.
Hemen gelecek soru belli:
-Kim 25 bin liralık, belki 100 bin liralık fert başına gelire sahip olacak?
Koç ailesi mi, Orta Anadolu'nun dağ köyündeki Mehmet Efendi mi?
Bu sorunun, muhalefetin dilinde "Tayyip Erdoğan mı, çiftçi mi, köylü mü, esnaf mı, işçi mi" diye sorulması da tabii.
Gerçekte, Tayyip Erdoğan'ın siyasi çizgisi, az gelirliden yana olmak.
Hem oylarının büyük çoğunluğunu oradan alıyor hem derin fikir dünyasında yoksula kol kanat germek, gelirin adaletli dağılımı, haksız kazanca göz yummamak, kul hakkı vs. gibi kavramlar büyük değer taşıyor olmalıdır.
Şu anda AK Parti iktidar değil de muhalefet olmuş olsa, eminim ki, Saadet veya Has Parti gibi, "Ezilenlerin sözcüsü" olurdu.
Belki Tayyip Erdoğan ve hükümetin ekonomi kadrosu hâlâ yoksuldan yana bir politika izlediklerini düşünüyordur; bunda samimi olduklarına da inanabiliriz ama ekonominin genel akışı, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor.
Kapitalizmin karakteri de budur.
Servet belli ellerde yığılıyor.
Orta sınıfın kaybolması gibi bir gerçeklik yaşıyoruz.
Esnaf ölüyor.
Zaman zaman iktidar adına, "Bunun kaçınılmaz olduğuna, herkesin buna ayak uydurması gerektiğine dair" yaklaşımlar sergileniyor. Bu da, çok farklı mecralardan yola çıkıp, ekonomik statükoya teslim olmak anlamına geliyor.
İlginç olan şu ki, AK Parti gelir grubu yükselen kesimlerden değil, orta ve düşük gelir gruplarından oy alıyor. Yani, uygulanan kapitalist ekonomik sistem, bir anlamda zaman içinde AK Parti'nin kendi oy tabanını eritiyor.
Şu anda muhalefetin propaganda ekseninin, AK Parti'nin ülkedeki gelir adaletsizliğinin koruyucusu gibi algılanması olduğu gözleniyor. 8.5 yıllık iktidar süresi, artık yönettiğiniz ülkenin her alanından sorumlu olmanız sonucunu doğuruyor. Artılardan olduğu gibi eksilerden de... Ne de olsa AK Parti'nin de bir "statüko"su oluştu. Toplum artık o "statüko"yu sorgulayacak.
Bence Tayyip Erdoğan ve ekonomi ekibi oturup, önümüzdeki dönemde toplum önüne, gelir dağılımında adaleti nasıl sağlayacaklarına dair, yoksul kesimlerin ve orta sınıfların algılayacağı net bir program koymalıdırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.