Şehr-i Maraş’ta Kültürün Hasbî Temsilcileri-2
Türkiye’de hâlâ vesayet rejimi ulusalcılığın ve Atatürkçülüğün hükümferma olmasından rahatsız olan bu fakirin Şehr-i Maraş’ta derûnuna tercüman olan faaliyetler, sûret-i haktan görünmeye çalışan milletvekili adaylarının “aradığınız kurtarıcı benim” yollu traji-komik faaliyetleri olamaz elbette. Yüreğimi şâdumanlık içinde kılan çalışmalar bu şehrin kültür cephesinde olanlardır.
Şehr-i Maraş’taki kültür faaliyetlerine ve emeği geçenlere bakışımda kabileci, köylücü, şehirci, partici, dar meşrebçi, grupçu değilim. Temel ölçü olarak laikçilik, Batıcılık ve Atatürkçülük lekesi taşımayan ve “Hakk’a tapan millet” anlayışı ile İslâm zemininde bir medeniyet hamlesine fikir, edebiyat, sanat, sohbet yoluyla el veren her âdemin faaliyet ve eserine bir gözle bakmanın doğru olduğuna inanıyorum.
Millet, medeniyet ve insan anlayışında problem olmayan her âlim, şair ve yazardan neşet eden eser ve faaliyetin, edebî, fikrî ve cemaat bakımından aidiyet hissettiği yer ayırt edilmeksizin takdir edilmesinin faydalı olduğu inancına sahibim.
Şüphesiz bu temel ölçü dahilinde herkesin bir kılavuzu, bir düşünüş ve hamle tarzı olacak; bir üstada, bir âlime, bir edibe, bir ağabeye, bir ekole istinat ederek yol alacaktır. Aksi, zaten insan tabiatına aykırıdır. Her insanın “Ben tellâlım pazarbaşım Ali’dir” sözünden ilhamla, bir pazarbaşı vardır.
Kültürün hasbî temsilcileri içinde birini diğerine göre gereksiz ve küçük görmenin, kıskanmanın ve görmezden gelmenin bir hastalık, bir zayıflık, bir ene tezahürü olduğuna inanıyor, tebrik ve takdiri hak edene söylemeyi, yaptıklarını değerlendirmeyi medenîlik olarak addediyorum.
Bu mânada, Türkiye Yazarlar Birliği Şehr-i Maraş Şube Başkanı, siyaset ve toplumsal tarih derslerinin dinlenilen cerbezeli hocası, hattat ve ebruzen, “derviş ve devrimci” bir ruha sahip “hüdayinâbit” bir insan olan öğrt. gör. İsmail Göktürk ve KSÜ Kültür ve Medeniyet Topluluğu Başkanı Mehmet Yaşar ve arkadaşları Ufuk Türk, Ahmet Eralp, Of’lu Süleyman, Bekir Büyükkurt gibi talebe-i güzidelerin düzenlediği bu yılın en mânalı programlarından sonra, 8 Mayıs 2011 itibariyle, Bahaettin Karakoç, Yaşar Alparslan, Ali Akbaş, Osman Sarı gibi ünlü şairlerin katıldığı “Kültür-Sanat-Edebiyat” çerçevesinde “Şiir Paneli”, “Mehmet Yaşar’dan Şairlerin Seçme Şiirlerinden Dinleti ve Bağlama ustasından Türküler”, “Şair Osman Sarı ile Sohbet”, “Şair Ali Akbaş İle Sohbet” olmak üzere dört ayrı günde gerçekleştirdikleri programlara ve KSÜ’yü bir kültür üniversitesine dönüştürme gayretlerine selâm duruyorum.
Şehr-i Maraş’ın kültür cephesine su taşıyan sakalar ve dostluk zarfı atan yâranlar da var. Âciz nazarımda değerli olan bu saka ve zarfçılardan Hasan Keklikçi, Yunus Barman, Cüneyt Cesur, Dr. Mehmet Ceran, Tayfun Göktürk, Hacı İbrahim Arıkmert, Murat Yücel, Enver Çapar, öğrt. gör. Mustafa Göktürk, öğrt. üyesi Yücel Ayrıçay, Mithat Durmaz, Arşt. gör. Hüseyin Aksu, Musa Yıldız ve Bekir Türkoğlu’nu yâd etmem gerek.
İsmail Göktürk ve talebeleri ile bu güzel ahlâklı saka ve zarfçıların arkasında onların mâneviyatlarını güçlendiren, fikir ve gönül tâlimi yaptıran Ali Yurtgezen, Muzaffer Gözükara ve Savaş Kıyak hocaların derin varlıkları ve kuşatıcılıklarının olduğunu söylemek bir hakkın teslimidir.
Evvel emirde, kırka yaklaşan şiir kitabı ve bu cephede yarım asrı geçen mücadelesiyle şiirin ustabaşı ve aksakalı olan Bahaettin Karakoç, Şehr-i Maraş’ı da atının terkisine alıp ülkemiz sınırlarını aşarak medeniyet coğrafyamızda şiire hizmetini seksen küsur yaşına rağmen sektirmeden sürdürdüğünü belirtmek istiyorum.
Şehr-i Maraş’ın meydanlarda görünmeyen âlimi Cemal Nar hocayı, âyet, hadis, fıkıh, tasavvuf, akaid konularında “İlimistan.com” sitesindeki sohbet ve açıklamalarıyla, Habervaktim sitesindeki yazılarıyla, İslâmî şuur ve tasavvuf terbiyesi kazandıran kitaplarıyla ilim ve irfan cephesinde ve cemiyetin damarlarında dolaşan fâzıl bir kalem ve hatip olarak yâd etmek lâzımdır.
Geçmişte ihmal edilen Şehr-i Maraş’ın kitaplığına birçok ilim ve edebiyat erbabının çalışmalarından da faydalanarak ilin Dulkadirli tarihi, Fransız ve Ermeni harbi, yakın dönem tarihî, kültürü, edebiyatı, sanatı, edebî şahsiyetleri, sosyo-ekonomik ve demografik yapısı gibi onlarca sahada elli adedi geçen birbirinden değerli kitapları takdire şayan gayretleriyle meydana getiren, ayrıca Maraş’ın kuruluş ve beylik dönemini ihtiva eden tebliğlerle dolu Dulkadırlı Sempozyumu’nu kendi azimleriyle organize eden Yaşar Alparslan hoca ile Belediye Kültür Müdürü ve yazar Serdar Yakar’ın bu şehrin tarihî hafızasının kaybolmamasındaki emekleri hasbî kültür cephesinde her vakit hissedilecek ağırlıktadır.
Şehr-i Maraş’ın kitaplığına “Kitaba Çağrı Sınavında İnsan”, “ Bir Şimdiki Zaman Şairi Mehmet Âkif”, “Yahya Kemâl Kitabı”, “Maraşlı Şairler ve Yazarlar Kitabı” gibi kalıcı kültürel kitaplar kazandırılmasına öncülük eden, edebî şahsiyetler üstüne “Anma Günleri” düzenleyen, son yayınladığı “Seferî Yazılar” adlı kitabıyla dikkatleri çeken şair ve yazar Duran Boz ( Ömer Erinç) “Kıraathane Sohbetlerinin” mimarı olarak farklı çizgilerden edebiyat ve sanat erbabını Kıraathane müdavimlerinin huzuruna çıkararak kültür cephesine hizmet veriyor.
Atatürkçü cumhuriyet aydını lekesi taşımayan, millet ve medeniyet anlayışıyla “Hakk’a tapan milletin” gönlünde yer alan münevverandan tefekkür adamı Nurettin Topçu hakkında doktora yapan ve bu mütefekkirin talebesi olan emekli Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kök hoca, Dergâh Yayınları’nın plânladığı “Düşünce Tarihimizin Şahsiyetleri” adlı birkaç cilt olabileceği tahmin edilen kapsamlı bir eserin Nurettin Topçu bölümü için yaptığı metin çalışmalarıyla bu cephede mesaisini sürdüren emektar bir kültür erbabıdır.
Bir zamanlar Dil Kapısı’nda kazandığı kelimelerden meydana getirdiği şiir ve tebliğleriyle bu cepheye azık taşımış olan, şimdi ise “gurbet elde yâd ellerin derdini / çekeyim de eğleneyim bir zaman” deyip uzak Batı gurbetlerine çıkan kalbimin şair-i âzamı Mehmet Narlı’nın dışarıdan zarf atarak verdiği destekleri unutmamak gerek.
Bu cepheden maddî gurbete çıkanlardan ince dost, ince türküdar öğrt. üyesi Dündar Kök’ün, bu cephenin nottörlüğünü yapan öğrt üyesi Mehmet Yılmaz’ın, gurbetzedelikten kurtulmaya çalışan gönül erlerinden öğrt gör. Mustafa Günalan’ın yerleri hâlâ doldurulamamıştır.
Kültür cephesine bayramdan bayrama da olsa selâm durup tekmil veren öğrt. üyesi Mahmut Yardımcıoğlu, Dursun Yıldız, Fatin Rüştü Kayıran, İlker Ciğerlioğlu ve Durdu Ergüven hocalar ile ilk türküdar Mehmet Gülsu hoca ve son türküdar Fazlı Bayram bu cephenin moral değerleri arasındadır.
Şehr-i Maraş, İstanbul ve Saraybosna arasında kültür cephesine arka çıkan cehd ve ufuk sahibi, Güzel Sanatlar eski Genel Müdür vekili emektar Osman Nalbant da sahici bir medeniyet elçisi olarak fütuhatını sürdürüyor.
Avukat Haki Demir’in hukukçuluktan ziyade mesaisini “İslâmî Aşk” sitesi ve İslâmî fikir tâlimi üstüne yapması ve bu istikamette kitaplar yayınlaması bu cephede bir başka sevindirici vakadır.
Bu cepheye şiirleriyle kelimeler taşıyanlar da var. Kültür cephesinin gediklilerinden şair ve hikâye yazarı Hasan Ejderha, tek başına bir kitap gücü taşıyan “Hasta Anneler Ülkesi” şiiriyle bu cepheye sevgiyi ve merhameti taşıyor. Yüreğimizi hüzne gark’eden, ağlatıcı ve akıcı bir anne destanı olan şiirinden seçtiğim şu mısraları kalbinize çekin derim: “Hasta anneler ülkesinde yetimdir yüreğim / Üşüyeceğim anne baksana yüzüme / Ellerim ve yüreğim ve aklım üşüyecek / (...) Şimdi hasta anneler ülkesinde bir prensim / Dersim, annemin gözlerini ezber etmek / Okumak ne varsa orada / Ankara’da bir hastane avlusunda Biriktirdiğim gözyaşlarıma karıştırmak okuduklarımı / (...) Hasta anneler ülkesinde ölmekten korkarım / Her yer soğuk donarım / Lakin yüreği sıcak, ıpılık bakar gözleri annemin / (...) Hasta anneler ülkesinde kalmaktan korkarım / Yakarım yarım kalmış bir şiiri, annemin hatırına / (...) Hasta anneler ülkesinde çocuk olmaktan korkarım / Oyuncaklarım ne ki annem olmadan / Annem olmadan artık çocuk olamam ben / Ney gibi inleyen sesi annemin / Ah anne... Hep üzerimde olsun isterim ellerin / Türkülerin en acıtan yerinde / Sen gelirsin aklıma / (...) Hasta anneler ülkesinden gelmekten korkarım / Yanımda olmadan annem, çıkamam hiçbir yola / Her şeye hasta annemin gözlerinden bakarım.”
“Günde Beş Vakit Şairim Ben” adlı ilk kitabıyla hayli zaman önce bu cepheye katılan vecidkâr şair-yazar Memduh Atalay, Cemaat.com’da yazdığı şiir ve nesirleriyle kültür cephesinin gediklerindendir. Son şiirlerinden “Emin Cephe Savaşçıları”nda trajik yaramıza dokunuyor: “Tek kişilik memleket olarak başladığım bu yolu / Şimdi alışkanlıklar bulvarında kaybettim / (...) Ben ince ayarlar çarşısında kör gezen / Tek kişilik memleketin mağlup ve yaslı şairi / Dünya mülkü tellalı ve korkak şövalye / Başkası cehenneminin müşteri mağdurları / Cenk kaçkını her âdem gibi mazeret peşinde / En iyisine layık değil mi Müslüman yani / Geçti muhacir fiyakası koş imaj pazarına / (...) Eşyaya tırmanıyoruz paket isyanların isyancısı / Dört çarpı dört eski zaman hayâli bir kahraman / Kendi emanetini talan eden emin cephe savaşçısı.”
Şair ve yazar Ali Büyükçapar son şiir kitabı “Şahmeran”da “Menekşe İlahileri”, “Hacı Bektaş’ın Lâleleri”, Doksan Üç Harbinden Tabyalar”, “ Tufan Söylevi”, “ Milcan’da Kar Fırtınası” bölüm başlıklarıyla kendi şiir diline farklı bir üslûp ve tema ile bu cepheye mısra taşıyor.
“Hasmım gelmeden / Akşamlarımın ağrıyan taraflarını bir çekip alsanız / Dua biriktiren buz denizini eriten / Sağanak gibi inen bu sabahın ukdesiyle buluştursanız beni” diyen şair Yasin Mortaş “Güvercin Vadisi” şiir kitabından sonra uzun soluklu bir kitabın adı olmaya hazırlanan “Havva Çarpıntısı” şiiri üstüne sessiz sedasız çalışıyor.
Şair Mehmet Mortaş da “Gölge Boyu Irmak” adlı kitabından sonra “Maraşlı Bilge”, “Taşra Risalesi” ve “Şehir Risalesi” şiirleriyle bu cepheye kelimelerden azık taşıyanlardandır.
Bu şairlerin yanında “Çöl, kılıçla tanışmadan / Zamanın sırrına erenler / Bozgunlara uymayan elçiler / Haberi beklerken / Tutuştururum / Kumları eleyen rüzgârı” mısralarının sahibi şair Dr. Mehmet Akif Şahin de “Aşkımın Zaman Kayması” kitabıyla yer alıyor.
Bu cepheye şiir ve denemeleriyle dışarıdan destek veren diğer bir şair dost Tayyip Atmaca, son yayınladığı şiir kitabı “Uzun İnce Bir Türkü” ve “ Ebemkuşağının Altında” adlı deneme kitabı ile şairliği ve sakalığı bir arada götüren bir kültür eri olarak görevinden geri kalmadığını gösteriyor.
Hâsıl- kelâm, Şehr-i Maraş’ta milletvekili adaylarının inandırıcılıktan uzak, ruhu olmayan faaliyetlerinden ziyade hasbî kültür temsilcilerinin gönüllerinden , kalemlerinden sâdır olan eserleri, âvazları ve programları var.
Ah! “Maraş Maraş derler de bu nasıl Maraş...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.