Hepimiz Ahmet Coşkun mu olalım?
Sapkın, takıntılı, ruh hastası filan olabilir miyim?
Kemal Bey’den başka bir konu bilmiyorum. CHP’ye ve statükoya verdiğim ayarı, yeni bir statüko oluşturma yolunda koşar adım ilerleyen AK Parti’den esirgiyorum. Çünkü korkuyorum.
Erdoğan’a tek lafım yok.
Erdoğan’a laf etsem, işimden gücümden ekmeğimden olurum.
Çünkü ben Erdoğan’la var oldum. Erdoğan öncesinde babamın marangozhanesinde ağaç rendeliyordum.
Erdoğan’ın beni bulup keşfettiği güne kadar bir tek yazı yazmamıştım, bir tek cümle kurmamıştım, bir tek kitabın kapağını açmamıştım.
Elime kalemi, AK Parti iktidarı döneminde aldım.
Dünya nedir, Türkiye nereye düşmektedir, Faulkner kimdir, Oates ne söylemiştir, “karizmatik devlet” ne manaya gelmektedir, Weber nerelerde saçmalamıştır, bu dönemde bildim.
Bugüne kadar, “değer” temelinde hiçbir imalatım olmadı. Sadra şifa bir tek cümle kurmadım. Fakir fukaranın, koğulmuşun, mağdurun azınlıkların yanında olmadım.
Üstelik iktidardan nemalanıyorum. Yandaşım, taraftarım, yalakayım.
Bu böyle uzar gider...
Madem “takıntılı”yım, devam etsin, beklentiler boşa çıkmasın.
Hayır, Kemal Bey’inizle bir alıp veremediğim yok...
Kendisini, bilakis, nezih, kibar ve terbiyeli bir adam olarak bilirim.
Benim problemim (hadi takıntım), bu “nezih, kibar ve terbiyeli adamın” üslubuyla. Daha doğrusu, siyasete getirdiği “vasat”la...
Bu vasata karşı savaşıyorum ve “hanemi” (nefsimi) savunuyorum...
Bunu da mı yapamayacağım?
Çünkü, karşımızda, “küfür ve tahkir sözcüklerine başvurmadan” cümle kuramayan bir siyasetçi var. Bu siyasetçi, üstelik, bize (bir iktidar programını destekleyen insanlara) karşı tavrıyla, “deklare bir yönetim anlayışı” sunuyor.
Mesela, iktidara geldiğinde, yapacağı ilk icraatlardan biri, bir iktidar programını destekleyen gazetecileri (kendi ifadesiyle “yandaş basını”) Yüce Divan’a yollamak olacakmış...
Bunu, “öylesine” sarf ettiği bir söz, gaza gelip yaptığı bir açıklama sayabilirsiniz.
Ben de öyle saymak (ve algılamak isterdim) ama “Yüce Divan” sözünü, handiyse gittiği her mitingde tekrarladı, tekrarlıyor.
İzmir’de yaptığı konuşmada da tekrarladı.
Sadece yandaş basını değil, İzmir’de miting yapan iktidar partisi mensuplarını da Yüce Divan’a yollayacakmış.
Kemal Bey’e göre, İzmir CHP’nindir... CHP dışındaki bir partinin İzmir’de miting yapması, “korsan miting”dir...
İktidara geldiğinde hem bu korsan mitingcileri, hem de İzmir Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarını soruşturan Emniyet ve yargı birimlerini halledecekmiş...
Bitti mi?
Kemal Bey, (herhalde) “Yüce Divan’ın yükünü azaltmak için”, basına da çeki düzen verecekmiş.
Herkesten, hepimizden, birer Tufan Türenç, birer Oktay Ekşi, birer Ahmet Hakan Coşkun, bire (kaya gibi adam) Soner Yalçın yaratacak herhalde... Bu vasata karşı çıkanları da “Kel Ali tedbirleriyle” bertaraf edecek...
Kel Ali (Elazığ’da kurduğu mahkemede), “CHP ve devrim yandaşı” olmayı reddeden Ahmet Emin Yalman, Hüseyin Cahit Yalçın, Velid Ebuzziya ve Eşref Edip Fergan gibi gazetecileri idamla yargılamış, ancak özür dilemeleri ve sisteme asker yazılmaları karşılığında affetmişti.
Ek hatırlatma:
Kel Ali’nin ismi, CHP Yenimahalle Belediyesi tarafından, bir parka verildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.